Ana Sayfa Blog

Reddi Miras

Reddi Miras

Reddi Miras, mirasçı tarafından kabul edilmemesi anlamına gelir ve bu durumda mirasçı, mirastan feragat etmiş sayılır. Mirasın reddi, hem hayatta olan hem de ölmüş olan bırakan kişi durumlarında yapılabilir.

Hayatta olan bırakan kişi durumu: Eğer bırakan henüz hayatta ise, mirasçı ile bırakan arasında yapılan bir feragat sözleşmesi ile mirası reddedebilir. Bu sözleşme, mirasın kabul edilmemesi anlamına gelir ve bırakan tarafından onaylanması gerekmektedir.

Ölmüş bırakan kişi durumu: Eğer bırakan ölmüşse, mirası reddetmek için “Reddi Miras Davası” açılması gerekir. Bu dava, mirasçı tarafından açılabilir ve reddi mirasın kabul edilmemesi sonucunu doğurur. Reddi miras sonucu, mirasçı hukuken sanki ölen kişiden daha önce ölmüş gibi bir pozisyona girer ve mirastan feragat etmiş sayılır.

Mirasın reddedilmesi, mirasçı tarafından kabul edilmemesi sonucunu doğurur ve bu durumda mirasçı, mirastan feragat etmiş sayılır. Hayatta olan bırakan durumunda feragat sözleşmesi yapılabilir, ölmüş bırakan durumunda ise reddi miras davası açılması gerekir.

Reddi Miras Nedir?

Reddi miras, miras hukuku açısından önemli bir konudur ve birçok faktörü içermektedir. Size aşağıdaki gibi detaylı bir yazı oluşturabilirim:

Reddi miras, mirası kabul etmeme işlemidir ve genellikle borçların varlıklardan fazla olduğu iflas durumlarında başvurulan tek taraflı bir işlemdir. Reddi miras yapmanın süresi ölümün öğrenildiği tarihten itibaren kural olarak 3 ay’dır. Bu sürede reddedilmeyen mirastan doğan hak ve borçlar yerine getirilmelidir.

Bazen şahıslara miras olarak varlık değil borç kalır ve bu durumda şahıs, kendi malvarlığından eksilme olmaması için mirası reddeder. Reddi miras halinde, miras intikal etmeye devam eder ve sadece miras zincirinden bir kişi eksilmiş olur.

Diğer bir sebep de manevi olarak mirası reddetmek istemesidir. Örneğin, Ece Erken gibi bazı şahıslar, toplumdaki baskı unsuru nedeniyle mirası kabul etmek istemeyebilirler.

Reddi miras hukuki olarak mümkündür ve birçok faktörü içerebilir. Mirası kabul etmeme konusunda herhangi bir karar vermeden önce, hukuki ve mali durumunuzu detaylı bir şekilde değerlendirmeniz önerilir.

Reddi Miras Ne Demek?

Reddi miras, mirasçıların kendilerine kalan mirası isteği dışında almak zorunda kalmadan, mahkemeler aracılığıyla reddetmelerine olanak tanıyan bir hukuki işlemdir.

Miras hukukunda, ölüm gerçekleştiğinde, tereke bütünü mirasçılara intikal eder. Bu durumda, mirasçılar aktif ve pasif tüm varlıkları ve borçları ile birlikte devralmak zorundadırlar. Ancak, mirasçıların zarar görme ihtimali bulunması halinde, reddi miras hakkı tanınmıştır.

Bu hakka sahip olan mirasçılar, ölüm gerçekleştiğinden sonra 3 ay içerisinde mirası reddetme hakkına sahiptirler. Eğer mirasçılar bu süre içerisinde reddi miras işlemini yapmazlarsa, mirası kesin olarak iktisap etmiş sayılırlar.

Sonuç olarak, reddi miras, mirasçıların zarar görme ihtimalini önlemek ve isteksiz olarak devralmak zorunda kalmadıkları bir mirası reddetme imkanı tanır. Bu konuda daha detaylı bilgi ve destek için, avukatlarımızla iletişime geçebilirsiniz.

Reddi Miras Hakkı: Yasal ve Atanmış Mirasçılar İçin

Reddi miras hakkı, Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 605 hükümleri çerçevesinde yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar tarafından kullanılabilir. Yasal mirasçılar, murisin kan hısımları, evlatlığı ve altsoyu, eşi ve devlet şeklinde tanımlanırken, atanmış mirasçılar ise murisin kendi özgür iradesiyle belirlediği kişilerdir.

Mirası reddetmek isteyen mirasçının bu hakkını kullanması için fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin mirası reddetme haklarını kanuni temsilcileri kullanır.

Mirası reddetme hakkı, murisin tüm hak ve borçlarından oluşan miras hak ve yükümlülüklerini reddetme olanağı sağlar. Bu hak, yasal ve atanmış mirasçılar tarafından kullanılabilir.

Her ne kadar mirası reddetme hakkı bulunsa da, bu hakkı kullanmak isteyen mirasçıların bu kararının sonuçlarını iyi düşünmeleri ve gerekli olan hukuki danışmanlık hizmetini almaları önerilir.

Reddi Miras Süresi

Mirasın reddi süresi, mirasın üzerine geçmesinden sonra en erken beyan edilebilir. Ancak, ölümden önce yapılan bir reddi miras beyanı hukuken anlamsızdır, çünkü tereke mirasçıya henüz intikal etmemiştir.

Yasal olarak, miras 3 aylık bir süre içerisinde reddedilebilir (TMK m. 606). Bu süre içinde, reddi miras beyanı sulh hakimine ulaşması gerekmektedir. Reddi miras süresi hak düşürücü bir süredir ve süreye uyulup uyulmadığı mahkeme tarafından incelenir.

Sulh hâkimi reddi miras süresi içinde olup olmadığını incelemekte ve önemli sebeplerin varlığı halinde süreyi uzatma yetkisi bulunmaktadır (TMK m. 615). Mirasçılar, önemli sebep olarak nitelendirdikleri olguları sulh hâkimine mümkün olan en kısa zamanda sunmalıdır.

Reddi miras süresi, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar için değişebilir. Yasal mirasçılar için süre, murisin ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren başlar veya mirasçılık sıfatı daha sonra öğrenildiğinde öğrenme tarihinden başlar. Atanmış mirasçılar için ise, miras tasarrufunun resmen bildirildiği tarihten itibaren başlar. Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde ise, süre yazım işlerinin sona erdiği tarihten itibaren başlar ve sulh hâkimi tarafından yasal veya atanmış mirasçılara bildirilir.

Mirasçılar, reddi miras süresini dikkatli bir şekilde takip etmeli ve reddi miras beyanını sulh hâkimine ulaştırmalıdır. Ayrıca, önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hâkimine bu sebepleri mümkün olan en kısa zamanda sunmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, reddi miras süresi hak düşürücü bir süredir ve geç kalındığı takdirde mirasçının reddi miras hakkı kaybedebilir. Bu nedenle, mirasın reddi süresi ve prosedürleri hakkında detaylı bir şekilde bilgi sahibi olunmalıdır.

Reddi Miras Nasıl Yapılır?

Reddi miras, mirasın reddedilmesi anlamına gelmektedir. Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 609/4’e göre, reddi miras, murisin yerleşim yeri bulunan sulh mahkemesine sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.

Yazılı beyan, posta yoluyla yapılabileceği gibi, Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 14/1’e uygun olarak telgrafla da sulh mahkemesine gönderilebilir. Ancak, noterde veya sulh mahkemesi dışında yapılan reddi miras beyanının hukuki sonuç doğurmayacağı unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, reddi miras işlemi, yalnızca sulh mahkemesi tarafından kabul edilen yazılı veya sözlü beyan şeklinde yapılabilir. Başka bir yerden yapılan reddi miras beyanının hukuki sonuç doğurmayacağı unutulmamalıdır. Eğer daha fazla bilgi veya yardıma ihtiyacınız varsa, lütfen Miras Avukatı olarak hizmet vermekten mutluluk duyarım.

Reddi Miras İçin Gerekli Belgeler

Reddi miras yapmak isteyen kişilerin, sulh hukuk mahkemesinden veya noterden alınan veraset ilamı belgesi ile birlikte, imzalı bir reddi miras dilekçesi sunması gerekmektedir. Bu belgelerin aslı, murisin yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine sunulmalıdır.

Veraset ilamı belgesi, mirasın hangi şahıslar arasında olduğunu ve mirasın hangi varlıkları içerdiğini belirtir. Bu belge, mirasçıların tüm haklarını ve yükümlülüklerini tanımlar.

Reddi miras dilekçesi ise, mirası kabul etmeme kararının yazılı bir ifadesidir. Bu dilekçe, mirasçının reddettiği tüm varlıkları içermelidir. Dilekçe, sulh hukuk mahkemesine sunulmalıdır ve mahkeme, reddi mirasın geçerli olup olmadığını değerlendirir.

Her durumda, reddi mirası yapmak isteyen kişilerin, yasal süreçleri ve gerekli belgeleri dikkatli bir şekilde incelemeleri ve uygun adımları atmaları önemlidir. Avukatların danışmanlığı, yasal prosedürleri ve gerekli belgeleri doğru bir şekilde oluşturmak için yardımcı olabilir.

Umarım bu bilgiler faydalı olmuştur. Eğer daha fazla bilgi veya danışmanlık talep ederseniz, yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

Reddi Miras Şartları

Mirası ret beyanı, mirasçının mirası kabul etmeyi reddetmesi anlamına gelen bir hukuki işlemdir. Bu işlem sonucunda, mirasçı kazandığı mirasçılık sıfatını geriye dönük olarak kaybeder.

Mirası ret beyanının şartları şunlardır:

  • Mahkemeye Varması Gerekli: Reddi miras beyanı, mahkemeye varması gerekli bir hukuki işlemdir. Bu beyan, mirasçının iradesini ifade etmek için resmi yoldan yapılması gerekir.
  • Şekli ve Tek Taraflı İrade Beyanı: Reddi miras beyanı, şekli ve tek taraflı bir irade beyanıdır. Bu beyan, mirasçı tarafından yapılmalıdır ve diğer tarafların rızasına ihtiyaç duymaz.
  • Kayıtsız ve Şartsız Olması Şarttır: Reddi miras beyanının kayıtsız ve şartsız olması şarttır. Kayıt ve şarta bağlanan ret beyanları kesin hükümsüzdür ve geçerli sayılmaz.
  • Gayrimuayyen Vadeye Bağlı veya Ön Kayıt Bakımından Belirsiz Olan Ret Beyanları Kesin Hükümsüzdür: Gayrimuayyen vadeye bağlı ya da ön kayıt bakımından belirsiz olan ret beyanları kesin hükümsüzdür ve geçerli sayılmaz.
  • Gerekçe Gösterme Yükümlülüğü Yok: Mirası ret beyanında bulunan mirasçı, bu hususta bir gerekçe gösterme yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, mirası ret beyanı, mahkemeye varması gerekli, şekli ve tek taraflı bir irade beyanıdır. Reddi miras beyanının kayıtsız ve şartsız olması şarttır ve mirasçı bu hususta bir gerekçe gösterme yükümlülüğü bulunmaz.

Mirası Ret Çeşitleri

Mirası Ret Çeşitleri, Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 605 hükmünce öngörülen iki şekilde yapılabilir: Gerçek reddi miras ve Hükmen reddi miras.

Gerçek Reddi Miras
Gerçek reddi miras, murisin sulh mahkemesinde tek taraflı olarak reddi miras beyanında bulunması şeklinde yapılan ret beyanına denir. Bu tür bir reddi miras beyanı, murisin ölümünden sonra yapılabilir ve gerçekteki durumu yansıtmak zorundadır.

Hükmen Reddi Miras
Mirasın hükmen reddi ise, murisin ölüm tarihinde ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması durumunda gerçekleşir. Ancak, bu durumun resmi olarak tespit edilmiş olması gerekir. Ödeme güçsüzlüğünün açıkça bilinir olması, iflas etme durumu, alacaklıların aciz belgesi alması ve konkordato işlemlerinin devam etmesi gibi durumlar mirasın hükmen reddedilmesini gerektirir.

Mirasın hükmen reddi için mirasçının reddi miras yapmasına gerek yoktur. Eğer hükmen ret şartları gerçekleşmişse, tereke alacaklıların başvurması halinde hükmen reddi itiraz olarak öne sürülebilir.

Sonuç olarak, mirasın reddi konusunda Türk Medeni Kanunu hükümlerine ve gerçek duruma göre hareket etmeniz gerektiğini belirtmek isterim. Eğer bir miras hukuku konusunda yardıma ihtiyacınız varsa, lütfen size Miras Avukatı olarak yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

Mirası Hükmen Reddettiğiniz Halde Mirası Kabul Edilmesi

Miras hukukunda, mirası hükmen reddetme hakkı bulunmaktadır. Ancak, hükmen reddetme kararına rağmen mirası kabul etmek isteyen bir mirasçı, hükmen reddetmenin aksini ispat etmeli veya kabul iradesini açıkça ortaya koymalıdır.

Kabul iradesi, açık bir şekilde veya Türk Medeni Kanunun (TMK) 610/2 maddesinde belirtilen davranışlarla ortaya konabilir. Bu davranışlar arasında, ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine katılmak, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya murisin işlerinin yürütülmesi için gerekli olan dışındaki işler yapmak, tereke mallarını gizlemek veya tereke mallarını kendisine mal etmek bulunur.

Bu nedenle, mirası kabul etmek isteyen bir mirasçının, hükmen reddetme kararının aksini ispat etmeli veya kabul iradesini açıkça ortaya koymalıdır. Bu durumda, hükmen reddetme kararından yaralanamayacaktır.

Hükmen Miras Reddi İçin Açılan Tespit Davası: Prosedür ve Sonuçlar

Hükmen mirasın reddi konusunda, hukuki olarak hak sahibi olan herkes tarafından tespit davası açılabilir. Bu dava, mirasın hükmen reddedilmesi talebinin yerine getirilmesini amaçlar.

Bu tür davalar, alacaklının yerleşim yeri bulunan sulh mahkemesinde açılabilir. Dava açan taraf, hükmen mirasın reddinin gerekçelerini ve kanıtlarını sulh mahkemesine sunmalıdır.

Mahkeme tarafından verilen karar, diğer tüm mirasçılar için hüküm ifade eder. Ancak, alacaklıyı bağlamaz ve alacaklının mirası kabul etme veya reddetme hakkı saklı kalır.

Ayrıca, hükmen mirasın reddi konusunda hukuken geçerli nedenler bulunması gerekmektedir. Bu nedenler arasında, mirasçının hayatta olmaması, mirasçının bulunamaması, mirasçının hukuken reddedemeyecek durumda olması gibi sebepler bulunabilir.

Bu nedenle, hükmen mirasın reddine karşı açılan davalarda, kanıtların tam ve etkili bir şekilde sunulması çok önemlidir. Aksi takdirde, davanın başarısız olma olasılığı artar.

Sonuç olarak, hükmen mirasın reddine karşı açılan davalar, mirasın hükmen reddedilmesi talebinin yerine getirilmesi amacıyla açılabilir. Bu tür davalarda, alacaklının yerleşim yeri sulh mahkemesinde açması gerekmektedir ve mahkeme kararı diğer tüm mirasçılar için hüküm ifade eder. Ancak, alacaklının mirası kabul etme veya reddetme hakkı saklı kalır.

Hükmen Ret Durumunda Mirasın Tasfiyesi: İİK 180 Maddesi Çerçevesinde

Size verilen metnin İstanbul İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 180. maddesi ile ilgili olduğunu tespit ettim. Bu madde, hükmen ret durumunda mirasçıların hiçbiri kabul beyanında bulunmamışsa, terekenin tasfiyesi konusunda hükümler içermektedir.

Hükmen ret, mirasçıların mirası kabul etmeyi reddetmeleri durumudur. İİK 180. maddesi uyarınca, mirasçıların kabul etmemesi halinde terekenin tasfiyesi sulh mahkemesi tarafından yapılır. Bu tasfiye işlemi, iflas hükümlerine göre yapılır.

Her ne kadar metinde belirtildiği gibi İİK 180. maddesi hükmen ret durumunda terekenin tasfiyesi ile ilgili hükümler içermekte olsa da, bu durumun meydana gelmesi için diğer maddelerin de uygun bir şekilde uygulanması ve yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, terekenin tasfiyesi için bir sulh mahkemesi davasının açılması gereklidir.

Mirasın Reddi: Sonuçları ve Etkileri

Miras hukukunda, mirasın reddi, mirasçılık sıfatının geçmişe dönük olarak sona erdirilmesi anlamına gelir. Mirasın reddi, yasal ya da atanmış mirasçı bulunan bir kişinin yapabileceği bir işlemdir.

Mirasın reddi, sulh mahkemesine başvurularak yapılır. Başvuran kimsenin mirasçılık sıfatına sahip olup olmadığı ve mirasın reddi süresi içinde beyanda bulunulup bulunmadığı, mahkeme tarafından kendiliğinden incelenir. Reddi miras süresi içinde yapılmış ise, mahkeme tarafından tutulan özel kütüğe işlenir ve reddi miras yapan kişiye mirası reddettiğine ilişkin bir belge verilir.

Mahkeme, mirasın reddi süresinin geçmemiş olması durumunda reddi mirasın geçersiz sayılmasına karar verebilir. Ayrıca, reddi miras yapılması durumunda, atanmış mirasçıların hakları da etkilenebilir. Bu nedenle, miras hukukunun iç yüzünü tam olarak anlamadan ve tüm sonuçlarını göz önünde bulundurmadan mirasın reddi işlemi yapmak doğru değildir.

Siz de mirasın reddi konusunda bir ihtiyacınız varsa, lütfen bize danışın. Size en iyi hukuki danışmanlığı sunmak için elimizden geleni yapacağız.

Mirasın Reddi Sonucunda Mirasın Akıbeti: Hangi Durumlarda Kimlere Geçer?

Mirasın reddi halinde, mirasçılık sıfatının geçmişe etkili olarak sona ermesi, hukuki sonuçları üç başlık altında incelenir:

Mirasçılardan Biri Tarafından Ret: Eğer mirasçılardan birisi mirası reddederse, o mirasçının miras payı diğer mirasçılar arasında bölüştürülür. Ancak, bu durumda diğer mirasçıların miras payı arttığından, o mirasçıya olan borçların da orantılı olarak artması gerekir.

En Yakın Mirasçıların Tamamı Tarafından Ret: Eğer en yakın mirasçıların tamamı mirası reddederse, miras sonra gelen birinci dereceden mirasçılarına geçer. Ancak, bu durumda ilk dereceden mirasçılar da mirası reddedebilir.

Sonra Gelen Mirasçılar Yararına Ret: Eğer sonra gelen mirasçılar mirası reddederse, miras en yakın mirasçılara geçer. Ancak, bu durumda en yakın mirasçılar da mirası reddedebilir.

Bu durumlarda, mirasın reddi sonucunda miras kime kalır, mirasın reddi yapanların aile hukukundaki yerlerine, yaşadıkları yere ve mirasın büyüklüğüne göre değişebilir. Bu nedenle, her durumun hukuki sonuçları ayrı ayrı incelenmelidir.

Bu bağlamda, mirasın reddi halinde ortaya çıkan hukuki sonuçların doğru bir şekilde yorumlanması ve uygulanması için bir avukat danışmanlığı alınması önerilir. Avukat, mirasın reddi halinde ortaya çıkan hukuki sonuçların doğru bir şekilde yorumlanması ve uygulanması için gerekli hukuki araştırma ve değerlendirmeleri yapacaktır.

Reddi Miras Durumunda Mirasın Payı Nasıl Dağıtılır?

Miras hukuku uyarınca, yasal mirasçılardan biri tarafından mirasın reddi halinde, reddeden kişi muristen önce ölmüş gibi kabul edilir. Böylece, reddi mirası yapmış olan kişinin miras payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçer.

Eğer sağ kalan eş mirası reddederse, eş muristen önce ölmüş gibi sonuç doğar. Aynı şekilde, sağ eşin birlikte yer aldığı zümredeki yasal mirasçıların tamamı mirası reddederse, sağ kalan eş terekenin tamamına sahip olur. Ancak, eş ile mirasçılardan yalnızca bir kısmı mirası reddederse, diğer mirasçılar mirasın reddinden yararlanır ve sağ kalan eşin payı artar.

Murisin alt soyu mirası reddederse, terekenin tamamı sağ kalan eşe kalır. Ancak, murisin birden fazla alt soyu bulunması durumunda, mirası reddeden alt soyun miras payı oranında diğer alt soyların miras payı artar. Aynı zümrede yer alan mirasçıların tamamı mirası reddeder ve sağ kalan eş bulunmaz ise, diğer zümre mirasçı olamaz ve tereke tasfiye olunur.

Atanmış mirasçılardan biri tarafından mirasın reddi halinde ise, mirasçının payı, murisin ölüme bağlı tasarrufunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça en yakın mirasçılara kalmaktadır.

Bu durumları dikkate alarak, miras hukuku konularında uzman bir miras avukat olarak bizlerden yardım ve destek alabilirsiniz.

En Yakın Yasal Mirasçıların Tamamının Reddi Miras Durumunda Mirasın Paylaştırılması

Turk Medeni Kanunu madde 612’ye göre, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddi miras yapıldığında, miras sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonucu arta kalan değer mirası reddeden mirasçılar arasında paylaştırılır.

Bununla birlikte, yalnızca atanmış mirasçılar tarafından mirasın reddedilmesi halinde TMK madde 612 uygulanmaz. Reddedilen miras payları terekeye döner ve yasal mirasçılar arasında paylaştırılır.

Bu durumda, atanmış mirasçıların reddi miras yapması sonucu, mirasın terekeye dönmesi ve yasal mirasçılar arasında paylaştırılması gerekir.

Ayrıca, reddi miras yapma hakkının kullanılması için bir süre bulunmaktadır ve bu süre içinde mirasçılar tarafından reddi miras yapılmazsa, miras kabul edilmiş sayılır.

Sonuç olarak, reddi miras yapılması durumunda, mirasın tasfiyesi ve paylaştırılması için sulh mahkemesine başvurulması gerekir. Ayrıca, yalnızca atanmış mirasçılar tarafından reddi miras yapılması durumunda, miras terekeye döner ve yasal mirasçılar arasında paylaştırılır.

Sonra Gelen Mirasçılar Yararına Ret

Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilir. Bu durumda, ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir. Daha sonra gelen mirasçıların, mirası kabul etme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak, 1 aylık hak düşürücü süreye tabidir. Eğer 1 ay içinde mirası kabul beyanında bulunulmazsa, miras reddedilmiş sayılır.

Bu durumda, miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler önce gelen mirasçılara verilir. Bu durum, reddin kayıtsız ve şartsız olması kuralının istisnasıdır.

Sonuç olarak, daha sonra gelen mirasçıların mirası kabul etme hakkı bulunmaktadır ancak bu hak, 1 aylık hak düşürücü süreye tabidir. Eğer 1 ay içinde mirası kabul beyanında bulunulmazsa, miras reddedilmiş sayılır ve iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Ret Beyanının İptal Edilmesi: Reddî Mirasın Geri Alınması Yolları

Ret beyanı, mirasçının mirastan feragat etmesini ifade eder ve kural olarak geri alınamaz. Ancak Yargıtay, bazı içtihatlarında tüm mirasçılar ile reddeden mirasçının borcu olduğu kişilerin onayı halinde ret beyanının geri alınmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir.

Ret beyanı, hukuki işlemlere ilişkin genel hükümlere tabidir. Irade sakatlığı hallerinden birisi mevcutsa, mirasçı Türk Borçlar Kanununun 39. maddesi kapsamında iptal hakkını kullanarak ret beyanını iptal ettirme hakkına sahiptir. Ret beyanının iptal edilmesi halinde reddi miras süresi yeniden başlar ve bu süre içinde mirasçı yeniden ret hakkını kullanma zorunluluğu bulunur.

Bu noktalar ışığında, ret beyanının geri alınması konusunda detaylı bir hukuki değerlendirme yapmanız ve gerekli işlemleri takip etmeniz önerilir.

Mirası Reddetmeden Ölmenin Sonuçları: TMK Madde 607/5

TMK madde 607/5’e göre, mirasçının yasal reddi miras süresi içinde mirası reddetmeden ölmesi halinde, reddi miras hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu durumda, ölen mirasçı yerine geçen mirasçı için hem kendi murisine karşı hem de yerine geçtiği mirasçının murisine karşı olmak üzere iki reddi miras hakkı doğar.

Mirasçı, hem kendi murisine karşı sahip olduğu miras hakkını reddedebilmekte hem de her iki miras hakkını da reddedebilmektedir. Ancak, kendi murisine karşı sahip olduğu miras hakkını reddedip, murisine kalan miras hakkını kabul etme imkânı yoktur. Zira, ilk miras hakkı, kendi murisinin terekesinin parçası olarak kazanılır.

Bundan ötürü, mirasçıların yasal reddi miras süresi içinde mirası reddetmeleri gerektiği unutulmamalıdır. Aksi takdirde, mirasçıların yerine geçen mirasçılar için iki reddi miras hakkı doğar ve kendi murisine karşı sahip olduğu miras hakkını reddedip, murisine kalan miras hakkını kabul etme imkânı bulunmaz.

Eğer siz de benzer bir durumla karşı karşıya kalmış veya karşılaşacaksanız, lütfen bize danışın. Size yardımcı olmak için buradayız.

Kimler Reddi Miras Yapamaz?

Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 606’ya göre mirasçılar, mirası kabul etme ya da reddetme hakkına sahiptir. Ancak, bazı durumlar da düşülen reddi miras hakkı vardır.

Hak düşürücü sürenin dolması halinde reddi miras yapılamaz. TMK madde 606’ya göre, mirasçıların mirası reddetme hakları, 3 aylık bir süre içinde kullanılmalıdır. Bu süre içinde hak kullanılmazsa, sürenin dolmasından sonra reddi miras yapılamaz.

Mirasçılar, reddi miras haklarından feragat edebilirler. Bu durumda, feragat beyanı sulh hukuk mahkemesinde yazılı ya da sözlü olarak yapılır. Feragat edilen mirasçı reddi miras yapamaz.

Tereke işlerine karışmak reddi miras hakkını düşürür. TMK madde 610/2’ye göre, tereke işlerine karışan mirasçılar mirası reddedemezler. Örnek olarak; icra takibi yapmak, mirasçılık belgesi talep etmek, terekeye dahil bulunan işletmenin vergilerini vermek, tereke borçlarını ödemek gibi davranışlar hakkın düşmesine neden olabilir.

Zamanaşımı veya hak düşürme süresinin dolmasını engellemek adına yapılan dava açma ya da cebri icra takibi reddi miras hakkının düşmesini engellemez. Ayrıca, sosyal güvenlik kurumu tarafından bağlanan dul veya yetim aylığı alınması tereke işlerine karışma anlamına gelmez ve bu durumda reddi miras hakkı düşmez. Destekten yoksun kalma tazminatının talep edilmesi de reddi miras yapmaya engel değildir.

Sonuç olarak, reddi miras hakkı düşürücü durumlar bulunmaktadır ve mirasçıların hakları korunmak üzere hukuki işlemler yapması gereklidir.

Mirası Redde Karşı Alacaklıların Korunması

Mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla reddi miras yaparsa, alacaklılar ya da iflas idaresi ret tarihinden itibaren 6 ay içinde reddi mirasın iptali davası açma hakkına sahiptir. Bu dava reddedene ve reddedenin mirasçılarına karşı açılır ve reddin iptaline karar verilmesi halinde miras resmen tasfiye edilir.

Hükmen mirasın reddi halinde ise, mirasçılar ölümden önceki son 5 yıl içinde almış oldukları ve paylaşmada geri vermekle yükümlü oldukları değer oranında sorumlu olacaklardır. Ancak bu sorumluluğun istisnası olağan eğitim ve öğretim giderleri ile adet üzerine verilen çeyizdir. İyi niyetli mirasçılar ise, sadece geri verme anındaki zenginleşmeleri oranında sorumlu tutulacaklardır.

Sonuç olarak, mirasçıların alacaklılarına zarar vermek amacıyla yapmış olduğu reddi mirasın iptali için alacaklıların veya iflas idaresinin hakları bulunmaktadır. Aynı zamanda hükmen mirasın reddi halinde mirasçıların sorumluluğu da mevcuttur.

Bu konuda daha fazla bilgi almak ya da dava açmak isterseniz, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Reddi Miras Talepleri İçin Hangi Avukatı Tercih Etmeliyiz?

Reddi miras davaları, mirasçıların reddi miras taleplerine ilişkin olarak açılan davalardır. Miras hukuku konularının uzmanı olan miras avukatları, bu tür davalara bakmaktadır. Miras avukatının görevleri arasında; reddi miras dilekçesi hazırlanması, reddi miras davası açılması, davanın takibi, ve miras hukukuna ilişkin alanlarda hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi bulunur.

Reddi miras, bir kişinin mirası kabul etmeme hakkıdır. Ancak bu hak, kişinin kendisi tarafından kullanılması zorunludur. Eğer bir kişi reddi miras talebinde bulunmak istiyorsa, o zaman bu işlemi bir temsilci aracılığıyla da gerçekleştirebilir. Ancak, temsilcinin bu konuda özel bir yetkisi bulunması gerekir. Bu nedenle, müvekkil reddi miras davası açmak isteyen bir avukat için vekaletname ile özel bir yetki verilmelidir.

Sonuç olarak, reddi miras davaları hukuki açıdan oldukça kapsamlı ve karışık bir konudur. Bu nedenle, bu tür davalarda uzman bir reddi miras avukatından yardım almak en doğru tercih olacaktır. Avukat, müvekkilin haklarını koruyacak ve davanın en doğru şekilde sonuçlandırması için gerekli tüm adımları atacaktır.

İzale-i Şuyu

İzale-i Şuyu

İzale-i Şuyu Davası, diğer bir deyişle Ortaklığın Giderilmesi Davası, bir malın paylaşılamaması durumunda açılan bir davadır. Bu davaların amacı, mahkeme kararı ile malın satılması ve elde edilen para ortaklar arasında paylaşılmasıdır.

İzale-i Şuyu Davası en çok miras hukukunda konu olur. Miras kalan malların ortaklar tarafından paylaşılamaması halinde, mirasçılar ortaklığın giderilmesi davasına başvurabilirler. Aynı şekilde evliyken ortaklı olarak aldıkları malın boşanma sonrası ne olacağına karar veremeyen karı koca da izale-i şuyu davası ( Ortaklığın Giderilmesi Davası ) açabilir.

2022 yılında, İstanbul İcra Daireleri tarafından usulen yenilikler getirilmiştir. İzale-i şuyu davası sonunda malın satışı Gayrimenkul Satış Müdürlüğü tarafından ihale yoluyla yapılacaktır.

Bu davaların açılması için, avukatların hukuki desteği gerekmektedir. Avukatlar, ortaklar arasındaki anlaşmazlığın çözümüne yönelik hukuki yolları değerlendirecek ve müvekkillerine en uygun yolu önerecektir.

İzale-i Şuyu Nedir?

İzale-i Şuyu nedir, Türk Medeni Kanunun (TMK) 644. maddesi uyarınca, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti bulunan miras konusu mal üzerinde birden fazla mirasçının bulunması durumunda, ortaklığın giderilmesi amacıyla açılan dava türüdür.

Mirasın açılması ile birlikte, mirasçılar derhal miras ortaklığının üyesi olarak mirasçılık sıfatı ve haklarını kazanırlar. Ancak, bu durumda kişisel mülkiyet hakkı yoktur. Miras ortaklığı paylaşmanın sona ermesine kadar devam eder.

Eğer mirasçılar tereke üzerinde elbirliği mülkiyeti bulunan malın paylı mülkiyete dönüştürülmesini isterlerse, sulh hâkimi tarafından bu isteğin kabul edilmesi sonucu ortaklık giderilir ve her bir mirasçı tereke üzerindeki mal üzerinde kişisel mülkiyet hakkına sahip olur.

Eğer mirasçılar miras konusu malın paylaşması hususunda anlaşamazlarsa, izale-i şuyu davası açılması gerekir. Bu dava konusu, mirasçılar arasındaki ortaklığın giderilmesi ve her bir mirasçının tereke üzerindeki mal üzerinde kişisel mülkiyet hakkının kurulmasıdır.

Sonuç olarak, izale-i şuyu davası, mirasçılar arasındaki ortaklığın giderilmesi ve tereke üzerindeki mal üzerinde kişisel mülkiyet hakkının kurulması amacını taşır. İzale-i şuyu davası açmak isteyen mirasçılar, TMK ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak bu davayı açmalıdır.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Nedir ve Ne Zaman Uygulanır?

Ortaklığın Giderilmesi Davası Nedir, Türk Medeni Kanunu (TMK) kapsamında yer almayan, uygulama sonucu oluşan bir dava türüdür. Bu davanın amacı, ortaklık şeklindeki işletmelerin sona ermesi sürecinde ortaklar arasındaki mal varlıklarının paylaştırılmasını sağlamaktır.

TMK madde 698 hükmü, ortaklar arasındaki mal varlıklarının paylaştırılmasını isteme yetkisini her bir paydaşa tanır. Bu hükme dayanarak, ortaklık şirketinin ortakları tarafından giderilmesi talebi oluşabilir.

Ortaklığın giderilmesi davası, ortaklar arasında anlaşma sağlanamadığı veya ortaklık şirketinin giderilmesine ilişkin mevcut hukuki düzenlemelerin uygulanması için gerekli olan bir yol olarak kullanılabilir. Bu dava, ortaklar arasındaki mal varlıklarının adil ve eşit bir şekilde paylaştırılmasını ve ortaklık şirketinin sona ermesi için gerekli tüm prosedürlerin yerine getirilmesini hedefler.

Bu nedenle, ortaklığın giderilmesi davası, ortaklık şirketinin sona ermesi sürecinde ortaklar arasında uyuşmazlıkların çözümlenmesi için gerekli olan bir yol olarak değerlendirilmelidir. Bu dava türünün uygulanması sürecinde taraflar arasında adil ve eşit bir şekilde mal varlıklarının paylaştırılmasını sağlamaya çalışılmalıdır.

Ortaklığın Giderilmesi Davası (İzale-i Şuyu) Aşamaları: Adım Adım Rehber

Ortaklığın Giderilmesi Davası (İzale-i Şuyu) aşamalarının detaylı bir şekilde açıklanmasını talep etmişsiniz. Bu konuda size yardımcı olmak için hazırlanan bu yazıda, bu dava aşamaları hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız.

  • Mirasçılık Belgesi Veraset İlamı Alınması: İlk adım, Noter veya Sulh Hukuk Mahkemesinden mirasçılık belgesi veraset ilamı almaktır. Bu belge, mirasçıların yargıya başvurması ve mirasın giderilmesi davası açması için gereklidir.
  • Miras Mallarının Tespiti: Miras mallarının tespit edilmesi adımı, mirasın giderilmesi davası açılmadan önce yapılması gereken önemli bir adımdır. Bu aşamada, miras malları belirlenir ve tespit yapılamıyorsa, terekenin tespiti davası açılır.
  • Anlaşma Halinde Taksim Sözleşmesi Akdetmek: Eğer mirasçılar kendi aralarında anlaşma yapabiliyorlarsa, miras taksim sözleşmesi akdetmek suretiyle paylaşım gerçekleştirilir. Bu durumda, ortaklığın giderilmesi davasına gidilmesine gerek kalmaz.
  • Kendi Aralarında Anlaşamama Durumunda Yargısal Paylaşım: Eğer mirasçılar kendi aralarında anlaşamıyorlarsa, ortaklığın giderilmesi davası ile yargısal paylaşım yoluna gidilir. Bu durumda, mirasın giderilmesi için yargıya başvurulması gerekir.
  • Aynen Taksim Mümkünse Aynen Paylaştırma: Eğer aynen taksim mümkün ise, miras malları aynen mirasçılar arasında paylaştırılır. Bu durumda, ortaklığın satışına gerek kalmaz.
  • Ortaklığın Satışı: Aynen taksim mümkün olmazsa, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilir. Bu durumda, ortaklık malları satılır ve elde edilen tutar tüm mirasçılar arasında paylaştırılır.

Bu aşamalar, Ortaklığın Giderilmesi Davası (İzale-i Şuyu) için geçerlidir ve dava açılmadan önce veya açılırken takip edilmesi gereken yol olarak düşünülebilir. Ayrıca, bu aşamalar genel bir çerçeve olarak düşünülmelidir ve her durumun özel koşullarına göre değişebilir.

İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davasına Katılma Hakkı

İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davasına katılım hakkına sahip kişiler hakkında size aşağıdaki bilgileri sunmak istiyorum:

Davacı Sıfatı: İzale-i şuyu davasında davacı sıfatı taşıma yetkisi kural olarak her bir paydaş malike tanınmaktadır. Paydaş maliklerden yalnız biri bu davayı açabileceği gibi birden fazla paydaş malikin davacı olarak yer alması da mümkündür. Ancak, paydaş malik olmayan bir kimse tarafından bu davanın açılması olanaklı değildir.

Davalı Sıfatı: İzale-i şuyu davasında, davacı tarafta birden fazla malik bulunması durumunda “ihtiyari dava arkadaşlığı” söz konusu iken davalı tarafta birden fazla malik bulunmakta ise “mecburi dava arkadaşlığı” söz konusu olmaktadır.

İmar Uygulaması Yapılmış Taşınmazlar İçin: 3194 sayılı İmar Kanunu gereği, imar uygulaması yapılmış bir taşınmazın paylaştırılması hususunda paydaşların anlaşmaya varamaması halinde ilgili idare tarafından paydaşlara dava açma yetkisi tanınmaktadır.

Tüm Paydaşların Katılımı Zorunludur: Ortaklığın giderilmesi davasında tüm paydaş maliklerin yer alması zorunludur. Bunun gereği olarak tek bir paydaş tarafından açılmış olması halinde davalı tarafta geri kalan tüm paydaşların gösterilmesi, birden fazla paydaş tarafından açılmış olması halinde kalan tüm paydaşların davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde davaya devam olunması mümkün değildir.

Yargılama Giderleri: Ortaklığın giderilmesi davasında klasik medeni yargılama hukuku kurallarının aksine yargılama giderleri dava sonunda tüm taraflara mülkiyet hakkı oranlarında paylaştırılmaktadır.

Reddi Miras: Ayrıca, reddi miras ayrıca değerlendirilir. Mirası paylaşma talebi mirasçının miras ortaklığındaki statüsüne sıkı surette bağlı bulunmaktadır. Bu sebeple bu hakkın diğer mirasçılar dışında bir üçüncü kişiye devri mümkün olmamaktadır.
Sonuç olarak, İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davasına katılım hakkı yalnızca paydaş maliklerde bulunmaktadır. Ancak, istisnalar bulunabilir ve ilgili idare tarafından dava açma yetkisi tanınabilir. Ayrıca, yargılama giderleri tüm taraflar arasında paylaştırılır ve reddi miras da değerlendirilir.

Veraset İlamı

Veraset İlamı: Hak Sahipliğini İspat Edilmesi Gereken Belge

Veraset ilamı (mirasçılık belgesi), bir kişinin ölümünden sonra terekesinde bulunan mal varlıkları üzerinde hak sahibi olan mirasçıların hak sahipliğini ispat etmelerine yarayan bir belgedir. Bu belge, tenkis davası ya da izale-i şüyu davaları gibi hukuki süreçlerde gereklidir.

Öncelikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) yalnızca sulh hukuk mahkemesinde verilirdi. Ancak, 6217 sayılı Kanun’un 19/f.1 maddesi ile 2011 yılında noterliklere de veraset ilamı (mirasçılık belgesi) verme yetkisi verildi.

Veraset ilamı (mirasçılık belgesi) almak isteyenler, noterliğe gitmeli ve veraset ilamı isteme işlemini gerçekleştirmelidir. Bu belge, mirasçıların hak sahipliğini ispat etmelerine yardımcı olacak ve hukuki süreçlerde gerekli olan belgelere ulaşmalarına olanak tanıyacaktır.

Veraset İlamı: Yasal Mirasçıların Tanımlanması

Veraset ilamı, yasal mirasçıların kimliklerinin ve miras paylarının belirlendiği bir belgedir. Bu belge, bir kişinin ölümünden sonra mirasın hangi kişi ya da kişilere ait olduğunu ve bu kişilerin yasal miras paylarını gösterir.

Veraset ilamı, miras intikal işlemlerinin yapılması için gereklidir. Olmadan mirasın dağıtımı yapılamaz.

Veraset ilamı, yasal mirasçıların hukuki durumunu belirlemek ve tereke üzerindeki haklarını tanımlamak amacıyla düzenlenir. Bu sayede, mirasçılar tereke üzerinde zilyetliğini sağlamak veya tasarruf etmek gibi haklara sahip olabilir.

Veraset ilamı, sulh hukuk mahkemesi veya noter tarafından verilir ve bu belge, miras hukukunda yasal bir belgedir.

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) almak için aşağıdaki adımlar takip edilmelidir:

Başvuru: Veraset ilamı almak isteyen kişi, sulh hukuk mahkemeleri veya noterliklere başvuru yapmalıdır. Başvuru yapacak kişi, mirasçılar arasından bir kişi olmalıdır.

Gerekli Belgeler: Başvuru yapılırken, ölen kişinin nüfus cüzdanı, vasiyetnamesi (eğer varsa), ölen kişinin mal varlıkları hakkında bilgi ve belgeler gibi gerekli belgeler sunulmalıdır.

İnceleme ve Değerlendirme: Başvuru yapıldıktan sonra, hâkim veya noter, mirasçılar hakkında bilgi ve belgeleri inceleyerek, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) düzenler.

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) Alımı: Veraset ilamı (mirasçılık belgesi) düzenlendikten sonra, mirasçılar tarafından alınabilir.

Bu adımları takip ederek, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) alınabilir. Veraset ilamı, ölen kişinin mal varlıklarının doğru bir şekilde dağıtılması için gerekli bir belgedir. Veraset ilamı alma süreci ile ilgili olarak herhangi bir sorun yaşanması halinde, hukuki destek sunan bir avukatın danışmanlığı yararlı olabilir.

Veraset İlamı İçin İstenen Evraklar

Mirasçılık Belgesi
Mirasçılık Belgesi

Veraset ilamı (mirasçılık belgesi) talebi için gerekli belgeler, mahkeme tarafından ya da noter tarafından istenebilir. Aşağıdaki belgeler veraset ilamı talebi için gerekmektedir:

  • Nüfus Cüzdanı Fotokopisi: Veraset ilamı talebi yapan kişinin nüfus cüzdanı fotokopisi.
  • Nüfus Kayıt Örneği: Ölen kişinin nüfus kayıt örneği.
  • Ölüm Belgesi: Ölen kişinin ölüm belgesi.
  • Taleb İçeren Dilekçe: Veraset ilamı talebi içeren dilekçe.

Eğer ölüm belgesi yurt dışından alınmışsa, söz konusu belge yeminli tercümanlar tarafından Türkçe’ye çevrilmeli ve Apostil şerhi alınmalıdır.

Bu belgeler, veraset ilamı talebi için tam ve eksiksiz olarak sunulmalıdır, çünkü veraset ilamı talebi için gerekli olan belgeler, veraset ilamının doğru ve hızlı bir şekilde verilmesi için önemlidir.

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) Nereden Alınır?

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi), iki şekilde alınabilir:

Noterden Veraset İlamı Talebi

Mirasçı, gerekli belgeleri noterliğe sunarak noterden veraset ilamı talep edebilir. Ancak, Noterlik Kanunu bazı hallerde noterin veraset ilamı verme yetkisini sınırlandırabilir. Bu durumlarda, mirasçı sulh hukuk mahkemesine başvurmak zorundadır.

Sulh Hukuk Mahkemesinden Veraset İlamı Talebi

Veraset ilamı için sulh hukuk mahkemesinde dava açabilirsiniz. Yetkili mahkeme, murisin son yerleşim yeri mahkemesi ya da mirasçıların her birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Başvuruda, veraset ilamı isteyen bir dilekçe yazılması ve dilekçe ekine nüfus kayıt örneği eklenmesi gerekmektedir.

Bu iki yol arasından en uygun olanı seçerek veraset ilamınızı alabilirsiniz. Avukatınız size bu konuda yardımcı olabilir ve süreç hakkında daha detaylı bilgi verebilir.

Ölümden Kaç Gün Sonra Veraset İlamı Alınabilir?

Veraset ilamı (mirasçılık belgesi) talep etmek için herhangi bir süre öngörülmez. Murisin ölümünün ardından veraset ilamının her zaman alınması mümkündür. Dolayısıyla ölümden sonra veraset ilamı süresi sınırı yoktur.

Ancak, ölümün ardından mirasın intikali sebebiyle karşılıksız malvarlığı değeri edinen mirasçılar bakımından veraset ve intikal vergisi doğar. Söz konusu verginin ödenmesi için ölümden itibaren 1 aylık bir süre vardır. Aksi takdirde mirasçılar aleyhine vergi cezaları doğar.

Bu nedenle, ölüm tarihinden itibaren 1 ay içinde veraset ilamının çıkarılması ve veraset ve intikal vergisinin ödenmesi gerekir.

Veraset İlamı Ne İşe Yarar?

veraset ilamı intikal avukatı
veraset ilamı intikal avukatı

Veraset İlamı, miras hukukundaki hak sahiplerinin hukuki durumlarının tespit edilmesini sağlayan belgedir. Ölen kişinin (muris) ölümü sonucu oluşan miras üzerindeki hak sahibi olan mirasçıların durumları, veraset ilamı aracılığıyla belirlenir.

Veraset ilamı zorunlu olmasa da, birçok resmi prosedürün yerine getirilmesi için mirasçılık sıfatının ispatı gerekir ve bu ispat veraset ilamının ibrazı ile mümkündür. Veraset ilamı aynı zamanda mirasçıların tereke üzerindeki zilyetliğini tesis etmelerine ve tasarruf yapmalarına olanak tanır.

Veraset ilamı ayrıca kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerde, veraset intikal vergisinde, şirketlerde murisin paylarının mirasçılar arasındaki intikalinde, murisin taraf olduğu sözleşmelerin karşı tarafı açısından hak ve yükümlülüklerin belirlenmesinde, taraf ehliyet ve sıfatlarının belirlenmesinde davalarda gerekli olabilir.

Sonuç olarak, veraset ilamı miras hukukunda hak sahiplerinin hukuki durumlarının tespit edilmesi için gerekli olan belgedir ve birçok resmi prosedürün yerine getirilmesinde aranır.

Veraset İlamının İçeriği Nedir?

Veraset İlamı, bir kişinin ölümünden sonra mirasın paylaşımına yönelik olarak düzenlenen bir belgedir. İlamın geçerli bir şekilde düzenlenmesi için belgede bulunması gereken bazı bilgiler vardır. Bu bilgiler şunlardır:

Murisin kimliği: İlamda mirasın sahibi olan kişinin tam adı, doğum tarihi veya doğum yeri gibi bilgileri bulunmalıdır.

Murisin ölüm tarihi: İlamda mirasın sahibinin ölüm tarihi açıkça belirtilmelidir.

Mirasçıların kimliği: İlamda mirasın paylaşımına katılacak tüm mirasçıların adı, doğum tarihi veya doğum yeri gibi bilgileri bulunmalıdır.

Mirasçıların miras payları: İlamda mirasçıların hangi oranlarda mirasın sahibi olduğu belirtilmelidir.

Art mirasçı tasarrufu: Eğer art mirasçı tasarrufu bulunuyorsa, bu tasarruf ile ilgili olarak ön mirasçının kimliği de belirtilmelidir.

Belgenin geçersizliği: İlamda belgenin her zaman geçersizliğinin ileri sürülebileceği açıkça belirtilmelidir.

İlamın dava hakkı: İlamda mirasçı atama sürecinde, ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkının saklı olduğu açıkça belirtilmelidir.

Mirasçı atama tasarrufu: İlamda mirasçı atama tasarrufunun açılıp açılmadığı, açılmışsa hangi sulh mahkemesinde açıldığı belirtilmelidir.

Mirasçı atama tasarrufunun bildirimi: İlamda mirasçı atama tasarrufunun mirasçılara bildirilip bildirilmediği, bildirilmişse itiraz edilip edilmediği, itiraz edilmişse tarihi, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde iptal, tenkis, miras sebebiyle istihkak davasının açılıp açılmadığı açıkça belirtilmelidir.

Mirastan feragat ya da mirastan çıkarılma: Eğer mirastan feragat ya da mirastan çıkarılma söz konusu ise, bu durumla ilgili olarak ölüme bağlı tasarruf şekli ve maddi anlamda içeriği belirtilmelidir. Ayrıca reddin hangi mahkemede yapıldığı da belirtilmelidir.

Mirastan yoksunluk: İlamda mirastan yoksunluk olgusunun varlığının tespiti de belirtilmelidir.

Bu bilgiler veraset ilamının geçerli ve hukuka uygun bir şekilde düzenlenmesini sağlar. Mirasın paylaşımı sırasında herhangi bir sorunun çıkmaması için veraset ilamının düzenlenmesi önemlidir.

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) Talep Etmenin Şartları Nelerdir?

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) talebinin kabul edilmesi için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gereklidir:

Muris’in ölümü ya da gaiplik kararı verilmiş olması: Veraset ilamı talepleri sadece ölen ya da gaiplik kararı verilen murisler için yapılabilir.

Talep etmeye yetkili kişilerin başvurusu: Veraset ilamı talebi, hak sahibi olarak belirlenmiş olan kişiler tarafından yetkili makamlara yapılmalıdır.

Mirasçıların tamamının bilinmesi: Veraset ilamı talebinin kabul edilmesi için, mirasçıların tamamının bilinmiş olması gerekir.

Vasiyetname ya da miras sözleşmesine 1 ay içinde itiraz edilmemiş olması: Veraset ilamı talebinin kabul edilmesi için, vasiyetname veya miras sözleşmesine 1 ay içinde itiraz edilmemiş olması şartı aranır.

Bu şartların yerine getirilmesi halinde, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) talebi kabul edilir ve murisin mal varlığı hakkındaki bilgi verilir. Başvurunun reddedilmesi durumunda ise, yetkili makamlar tarafından verilen nedenlere göre gerekli adımlar atılmalıdır.

Kimler Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) Talep Edebilir?

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) talep hakkı, kanun tarafından tanımlanmış yasal mirasçılar ve mirasçı olarak atanmış kişiler tarafından kullanılabilir. Yasal mirasçılar, kanunun belirlediği ve sayısı sınırlı olan kişilerdir, atanmış mirasçılar ise vasiyetname veya miras anlaşması ile muris tarafından belirlenen kişilerdir. Yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar, veraset belgesi düzenlenmesi için sulh mahkemeleri veya noterlere başvurma hakkına sahiptir.

Ancak, ölüme bağlı tasarrufla atanmış mirasçıların veraset ilamı talep etme yetkisi, bu tasarruflara itiraz edilmemiş olması durumunda geçerlidir. İcra takibi bulunan veya icra müdürlüğü tarafından yetkilendirilen muris alacaklıları da İİK m. 94 hükmü gereği veraset ilamı talep etme yetkisine sahiptir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi, tereke yöneticisi ve tereke tasfiye memuru, kendi görevlerini yerine getirmek için genellikle veraset ilamına ihtiyaç duymazlar. Ancak, tasarruf yetkilerini ispat etme yükümlülüğü altında olduğundan, mirasçılar adına veraset ilamı talep etme yetkilerine sahiptir.

Kimler Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) Talep Edemez?

Veraset İlamı (Mirasçılık Belgesi) talep etme hakkı bulunmayan kişiler şunlardır:

Boşanmış eş
Mirastan feragat eden
Mirası reddeden
Ölüme bağlı tasarruflarda açıkça mirastan çıkarılan
Mirasın geçmesinden önce başvuran art mirasçı ya da yedek mirasçı
Mirastan yoksun olan
Yüklemeden yararlanan
Terekeyle ilgisi olmayan 3. kişiler
Bu kişilerin genellikle veraset ilamı talep etme hakkı bulunmaz, ancak istisnai durumlar da dahil olmak üzere mirası reddeden, mirastan yoksun olan, mirastan çıkarılan ya da mirastan feragat eden mirasçılar veraset ilamı talep edebilir. Veraset ilamı tenkis davasında da talep edilebilir.

Veraset İlamı talebi üzerine düzenlendiğinde, bu kişilerin hukuki durumlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında dikkate alınacağı belirtilir.

Ayrıca, muris ile mevcut nüfus kayıtlarına göre hısımlık ilişkisi bulunmayan kişilere veraset ilamı verilmesi mümkün değildir. Bu durumda, nüfus kayıtları düzeltilmedikçe veraset ilamı verilmez.

Veraset İlamı İle İntikal Nasıl Yapılır?

Mal varlığının mirasçılara intikal etmesi için gerekli olan adımların yer aldığı bir veraset ilamı bulunması gerekir. Bu veraset ilamı, mirasçıların hak sahipliğini tespit etmeleri ve mal varlığının intikal etmesi sürecini başlatmaları için gereklidir.

İntikal süreci, murisin ölümü sonrası yapılması gereken birtakım prosedürleri içermektedir. Bunlar arasında murisin ölüm belgesi ve veraset ilamının hazırlanması, noter tarafından onaylanması, tapu siciline işlenmesi gibi işlemler bulunmaktadır.

Bu prosedürlerin yerine getirilmesi, mirasçılar tarafından ya da veraset ilamı intikal avukatı tarafından gerçekleştirilebilir. Avukat, mirasçılar için zorunlu olan bu işlemleri en doğru ve hızlı şekilde yerine getirmekle yükümlüdür ve mirasçıların haklarını koruyacak şekilde adımlar atmasına yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak, veraset ilamı intikal süreci, mirasçıların mal varlığının intikal etmesi sürecini hızlı ve sorunsuz bir şekilde tamamlamalarına yardımcı olacaktır. Bu süreçte, veraset ilamı intikal avukatının desteği de büyük önem taşımaktadır.

Yasal Mirasçılar

Yasal Mirasçılar

Türk Medeni Kanunu, yasal mirasçıları düzenlemekte ve belirlemektedir. Yasal mirasçılar, Kanunun 495 – 501 maddeleri tarafından tanımlanmıştır ve bu kişiler yasal olarak mirasın pay alma haklarına sahiptir. Ancak, ölen kişi, mirasını istediği kişilere bırakabilir ve bu durumda yasal mirasçılar geçerli olmayabilir. Eğer miras bırakan vasiyetname yapmamışsa veya başka bir mirasçı belirlememişse, yasal mirasçılar ve miras payları kanun tarafından belirlenir.

Vasiyetname

Vasiyetname

Vasiyetname, kişinin hayatı sonunda bıraktığı malvarlığının nasıl dağıtılacağını önceden belirlemeyi amaçlayan bir tasarruf işlemidir. Bu işlem, kişinin ölümünden sonra kalan malvarlığına ne olacağını belirlemesini ve bu malvarlığın istediği şekilde paylaştırılmasını sağlar. Vasiyetname, kişinin öldükten sonra açılacak olan belgesi doğrultusunda terekesinin paylaştırılmasını belirler ve bu sayede malvarlığın düzgün bir şekilde dağıtılmasını sağlar.

Vasiyetname Nedir?

Vasiyetname, bir kişinin ölümünden sonra yapmasını arzu ettiği şeyleri belirleyen yazılı veya sözlü bir belgedir. Bu belge, kişinin terekesi üzerinde ölümünden sonra sonuç doğuracak şekilde işlem yapmasını sağlar.

Vasiyetname, tek taraflı bir hukuki işlemdir ve kişinin irade beyanının karşı tarafa ulaşması veya karşı tarafın kabul etmesine gerek yoktur. Bununla beraber, vasiyetname ölümden önce mirasçılara bildirilmesi veya açıklanması gerekmez ve muris ölünceye kadar düzenlediği vasiyetnameyi istediği gibi değiştirebilir.

Vasiyetname, ölümünden sonra mirasın doğru bir şekilde paylaşılmasını ve dağıtılmasını sağlamak için önemli bir belgedir. Bu nedenle, vasiyetname hazırlamak isteyen kişilerin bu konuda bir hukuk avukatından destek almaları önerilir.

Vasiyetname ile Yapılabilecek İşlemler ve Haklar:

  • Mirasçılar belirlenebilir
  • Özel bir malın bırakılması sağlanabilir
  • Tasarruf yapma hakkı tanımlanabilir
  • Vakıf oluşturulabilir
  • Mirasın paylaşımına (taksimine) ilişkin kurallar belirlenebilir
  • Vasiyetin yerine getirilmesi sürecinde görevli tayin edilebilir
  • Evlilik dışında doğan çocuklar tanınabilir
  • Belirli mallar veya mirasçılar için yüklemeler ve koşullar konabilir
  • Yedek mirasçılar belirlenebilir veya atanabilir
  • Belirli bir mirasçının mirasçılıktan çıkarılması sağlanabilir.

Vasiyetname tarafından yasal olarak yapılamayan işlemler

  • Yasal mirasçıların saklı paylarını ihlal eden vasiyetnameler: Yasal olarak belirlenmiş saklı paylar, vasiyetname ile ihlal edilemez. Bu tür vasiyetnameler yasal olarak geçersizdir.
  • Ahlaka ve hukuka aykırı vasiyetnameler: Vasiyetname, ahlaki ve hukuki değerlere aykırı şeyleri belirleyemez. Bu tür vasiyetnameler yasal olarak geçersizdir.
  • Mirastan mahrum etme vasiyetnameleri: Vasiyetname ile bir kişinin mirastan tamamen mahrum bırakılması mümkün değildir. Yasal olarak belirlenen saklı paylar dışında, bir kişinin mirastan tamamen mahrum bırakılması yasal olarak yasaktır.

Vasiyetname Şartları Nelerdir?

Vasiyetname, 15 yaşını doldurmuş, ayırt etme gücüne sahip bir kişinin kendisi için belirleyeceği miras paylarının dağıtımını ve mirasın nasıl yönetileceğini belirleyen bir belgedir. Vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için hem içeriğine yönelik, hem şekli bakımdan, hem de usul şartlarına uyması gerekmektedir. Ayrıca saklı paylı mirasçıların haklarının ihlal edilmemesi de vasiyetname hazırlarken dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Her vasiyetname şekline göre de farklı şartlar aranabilir ve bu şartların yerine getirilmemesi halinde vasiyetname geçersiz sayılabilir.

Vasiyet İşlemi Nasıl Yapılır?

Ana hatları ile vasiyet işleminin yapılması için aşağıdaki adımlar takip edilmelidir:

Vasiyetname Metni Hazırlanması: Vasiyetname metni, vasiyet edilmek istenen varlıkların listesi, vasiyet edilen varlıkların hangi mirasçıya verileceği gibi bilgileri içermelidir.

Vasiyetname Şeklinin Belirlenmesi: Vasiyetname, resmi şekilde, el yazısı ile veya sözlü olarak yapılabilir.

Vasiyetname’nin İmzalanması: Vasiyetname, mirasbırakan tarafından imzalanmalıdır. Eğer resmi şekilde yapılıyorsa, noter tarafından onaylanması gerekir.

Vasiyetname’nin Saklanması: Vasiyetname, güvenli bir yerde saklanmalıdır.

Vasiyetname’nin Uygulanması: Vasiyetname, mirasbırakanın hayatta olmaması durumunda uygulanır ve mirasçılar vasiyetnameye uygun olarak varlıkları alırlar.

Bu adımlar vasiyet işlemini yapmak için genel bir rehberdir ve her durumda yapılması gereken adımlar farklılık gösterebilir. Bu nedenle, vasiyet işlemi ile ilgili olarak uzman bir avukat veya noterden danışmanlık alınması önerilir.

Resmi Vasiyetname

Resmi vasiyetname yapmak isteyen kişi noter veya sulh hukuk mahkemesi hakimi tarafından yapılabilir. Ayrıca, yetki verilmiş avukatlar veya vekaleten yetkilendirilmiş kişiler de resmi vasiyetname düzenleyebilir. Bununla birlikte, resmi vasiyetname her zaman iki tanık tarafından onaylanması gerektiği unutulmamalıdır.

Alternatif olarak, resmi vasiyetname için şu seçenekler de sunulabilir:

Noterlik vasiyetname: Noter tarafından yapılan vasiyetnameler, resmi vasiyetnamelerden daha hızlı ve kolay bir alternatiftir.

Adli vasiyetname: Adli vasiyetname, bir hakim tarafından düzenlenir ve yasal geçerlilik açısından resmi vasiyetnamelerden aynıdır.

Özel vasiyetname: Vasiyetçi tarafından yazılı olarak düzenlenen ve imzalanan vasiyetnameler, resmi vasiyetnamelerden daha esnek ve kolay bir alternatiftir. Ancak, bu tür vasiyetnameler yasal geçerlilik açısından resmi vasiyetnamelerden daha düşüktür.

Online vasiyetname: Günümüz teknolojisi sayesinde, internet üzerinden yapılan vasiyetnameler de geçerli olabilir. Ancak, bu tür vasiyetnamelerin yasal geçerlilik açısından resmi vasiyetnamelerden daha düşük olduğu unutulmamalıdır.

Resmi Vasiyetname İşlemi Nasıl Yapılır?

Vasiyetname işlemi şu şekilde yapılabilir:

  1. Mirasbırakan, vasiyetnamenin hazırlanması için bir resmi memura başvurur.
  2. Memur, vasiyetnameyi mirasbırakanın arzularına göre yazar veya yazdırır.
  3. Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup incelenir ve eğer memnuniyetle kabul edilirse imzalanır.
  4. Memur, vasiyetnameyi tarihleyerek kendisi de imzalar.
  5. Vasiyetname, mirasbırakan tarafından tanıkların da görüşlerine sunulabilir ve onların da beyanları yazılı olarak vasiyetnamede yer alabilir.
  6. Vasiyetname, yasal olarak geçerli olması için noter veya yasal bir makam tarafından onaylanması gerekir.

Tanık veya vasiyetname memuru olarak yer alması mümkün olmayan kişiler:

  1. Eğitimsiz ve fiil ehliyeti bulunmayanlar
  2. Kamu hizmetinden yasaklanmış olanlar
  3. Mirasbırakanın eşi, hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri.

Ayrıca, vasiyetname içeriğinde mirasbırakanın eşi, hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri lehine yapılacak kazandırmalar, yasal olarak geçerli değildir.

Resmi Vasiyetname Düzenlenirken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Vasiyetname düzenlenirken dikkat edilmesi gereken alternatif yollar:

Vasiyetnameyi Noterli Vasiyetname olarak düzenlemek: Noter vasiyetnameyi düzenler ve imzalar. Mirasbırakan da vasiyetnameyi okur ve imzalar. Bu şekilde vasiyetname geçerli hale gelir.

Avukat Yardımıyla Vasiyetname Düzenlemek: Avukat vasiyetnamenin düzenlenmesinde yardımcı olur ve mirasbırakanın isteklerini yazıya döker. Avukat, mirasbırakan ve tanıklar vasiyetnameyi imzalar.

E-Vasiyetname: Günümüz teknolojisi ile birlikte elektronik ortamda da vasiyetname düzenlenmesi mümkündür. Elektronik ortamda düzenlenen vasiyetnamenin geçerliliği yasalar tarafından tanınmaktadır.

Vasiyetname Sözleşmesi: Vasiyetname sözleşmesi mirasbırakan ve vasiyet alacaklılar arasında yapılan bir anlaşmadır. Bu sözleşme noterli olarak veya avukat yardımıyla yapılabilir.

Bu alternatif yollar vasiyetname düzenleme sürecini kolaylaştırabilir ve mirasbırakanın isteklerinin daha kolay yerine getirilmesini sağlar. Her zaman en iyi seçeneği belirlemek için avukat veya noter danışmanlığı alınması tavsiye edilir.

El Yazılı Vasiyetname

Turk Medeni Kanunun (TMK) 538. maddesi kapsamında düzenlenen el yazılı vasiyetnameler, mirasbırakanın açık veya kapalı olarak hakime, notere veya yetkili memura teslim edilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu vasiyetnamelerin yapılması sırasında, mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca, vasiyetnamenin yapıldığı tarih de belirtilmelidir.

Bu hükümlerin dikkate alınarak, el yazılı vasiyetnamenin geçerli bir şekilde yapılması için gerekli adımların titizlikle atılması önerilir. Eğer siz de bu konuda yardıma ihtiyacınız varsa, size en iyi şekilde hizmet vermeyi amaç edinmekteyiz.

El Yazılı Vasiyetname İşlemi Nasıl Yapılır?

El Yazılı Vasiyetname İşlemi:

El yazılı vasiyetname, adından da anlaşılacağı gibi, tamamıyla mirasbırakanın el yazısı ile yazılmış bir vasiyetnamedir. Bu tür bir vasiyetname, makine kullanılarak hazırlanan bir vasiyetname olarak geçerli değildir, çünkü el yazısı vasiyetnamenin murisin tarafından yazıldığının doğrulanması için önemlidir.

El yazılı vasiyetnamede, vasiyetnamenin tamamı murisin el yazısı ile yazılması gerekir. Ancak yazının hangi materyal üzerinde yer alması gerektiği konusunda herhangi bir kısıtlama yoktur; vasiyetname deri parçası, tahta, kartvizit, sandık kapağı, renkli kağıt vb. materyaller üzerinde yazılabilir.

Vasiyetnamenin tarih de dahil olmak üzere tamamı murisin el yazısı ile yazılması gerekir. Mirasbırakanın tarih olarak gün, ay ve yılı da belirtmelidir. Tarih, murisin vasiyetnameyi hazırladığı zamanın akıl sağlığını değerlendirmede önemli bir rol oynar. Eğer birden fazla vasiyetname mevcutsa, hangisinin hangi tarihte yazıldığının belirlenmesi için de tarih önemlidir.

Vasiyetname, murisin imzası ile tamamlanmalıdır. Parmak izi, mühür gibi alternatif imzalar geçerli değildir.

El yazılı vasiyetnamenin notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılması isteğe bağlıdır ve geçerlilik için bir şart değildir. Muris, vasiyetnamenin muhafazası için dilediği yeri seçebilir.

El yazılı vasiyetname, masrafsız, kolay yapılabilen ve gizlilik unsurlarından dolayı tercih edilen bir vasiyetname türüdür. Ancak, el yazılı vasiyetnamenin sulh hakimine veya yetkili memura bırakılmaması nedeniyle yok olma riski de mevcuttur.

Sözlü Vasiyetname

65 yaş üstü vasiyetname
65 yaş üstü vasiyetname

Size Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 539-541 hükümleri çerçevesinde sözlü vasiyetname hakkında bilgi vermek istiyoruz.

TMK’ya göre, vasiyetname yapmak isteyen bir kişi resmi vasiyetname veya el yazılı vasiyetname şeklinde düzenleme yapabilir. Ancak bazı olağanüstü durumlar sebebiyle bu yolları kullanamayacak olması durumunda sözlü vasiyetname yapma imkanı bulunmaktadır. Olağanüstü durumlar arasında yakın ölüm tehlikesi, savaş, hastalık, ulaşımın kesilmesi gibi durumlar yer almaktadır.

Sözlü vasiyetname yapmak isteyen bir kişinin olağanüstü durumun bulunması ve bu durumun resmi vasiyetname veya el yazılı vasiyetname düzenleme imkanının kalmayacağı şartının gerçekleşmesi gerekmektedir.

Ayrıca, sözlü vasiyetname düzenlenirken murisin belirlemiş olduğu şartlara uymak gerekmektedir.

Eğer vasiyetname yapmak isteyen bir kişi olağanüstü durumlar sebebiyle resmi vasiyetname veya el yazılı vasiyetname düzenleyemezse, sözlü vasiyet yoluna başvurması mümkündür.

Herhangi bir sorunuz veya konuda daha detaylı bilgi almak isteyen bir durumunuz bulunuyorsa, lütfen bizimle iletişime geçiniz.

Sözlü Vasiyetname İşlemi Nasıl Yapılır?

Sözlü Vasiyetname İşlemi:

Mirasbırakan, son arzularını iki güvenilir tanık tarafından kaydedilmesi amacıyla bir sözlü vasiyetname yapabilir. Bu işlem için, mirasbırakan tanıklardan birine, son arzularını yer ve tarih olarak belirterek yazmasını ve imzalamasını isteyebilir. Diğer tanık da aynı belgeyi imzalayabilir.

Yazılan vasiyetname belgesi, tanıklar tarafından bir sulh veya asliye mahkemesine sunulmalıdır. Tanıklar, mahkemeye mirasbırakanın vasiyetname yapma yetkisi olduğunu ve son isteklerini kendilerine anlattığını beyan etmelidir.

Bu işlem, mirasbırakanın son arzularının resmileştirilmesi ve uygulanması amacıyla yapılır ve vasiyetname belgesinin geçerliliği için gerekli tüm adımların yerine getirilmesi gerekir. Ayrıca, bu işlem için bir avukatın danışmanlığı da tavsiye edilir.”

Sözlü Vasiyetname Düzenlenmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:

  1. Sözlü vasiyetname düzenleyecek olan kişinin son arzularını aynı anda iki tanık tarafından dinlenmelidir.
  2. Resmi vasiyetname düzenlenmesinde geçerli olan tanık yasağı sözlü vasiyetname yolundaki tanıklarda da geçerlidir. Tanıklar okur yazar olma şartının dışında diğer tanık kriterlerine uymalıdır.
  3. Sözlü vasiyetname ile ilgili belge sulh veya asliye hukuk mahkemesine vakit geçirilmeden verilmelidir. Yargıtay, 6 gün içinde yapılan başvuruları kabul etmiş, ancak 20 gün sonra yapılan başvuruların “derhal başvuru” şartını karşılamayacağına karar vermiştir.
  4. Derhal teslim şartının 3 istisnası bulunmaktadır: a) Muris askerlik hizmetindeyse, teğmen veya daha yüksek rütbeli bir subay hakim yerine geçer. b) Muris ülke sınırları dışında bulunan bir ulaşım aracında ise, o aracın sorumlu yöneticisi hakim yerine geçer. c) Muris sağlık kurumlarında tedavi edilmekte ise, sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi hakim yerine geçer.
  5. Tanıklar murisin son arzularını yazmak yerine yetkili makama da başvurabilirler. Tanıklar, murisin vasiyetname düzenlemeye ehil olduğunu ve ayrıca murisin son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını hakime beyan etmelidir. Hakimin görevi burada sözlü vasiyetnameyi yazıya geçirmektir ve vasiyetname geçerliliği hususunda hakimin takdir yetkisi bulunmamaktadır.

Bu konuda Yargıtay ilamı, sözlü vasiyetname düzenlenmesinde dikkat edilmesi gereken hususların belirtildiği şekildedir.

Sözlü Vasiyetnamenin Hükümden Düşmesi

Sözlü vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için, murisin resmi veya el yazılı vasiyetname düzenleme imkanının olmaması ve olağanüstü durumların varlığı şarttır. Ancak bu olağanüstü durumlar ortadan kalktığında, sözlü vasiyetname geçersiz hale gelebilir. Örneğin, muris olağanüstü durumlar sebebiyle sözlü vasiyetname düzenlemiş ancak daha sonra bu durumlar ortadan kalkmışsa, sözlü vasiyetname 1 ay içinde geçersiz hale gelir. Bu süre geçtikten sonra, vasiyetnamenin iptali için ayrıca bir dava açmaya gerek yoktur.

Noterde Yapılan Vasiyetname Geçerli Midir?

Vasiyetname, bir kişinin ölümünden sonra mal varlığının dağıtımına ilişkin olarak yapmak istediği açıklamalarını içeren bir belgedir. Vasiyetname, noter tarafından düzenlenerek yapılabilir. Noter, vasiyetname tanzim etme yetkisi kanunla verilmiş bir resmi görevlidir ve bu nedenle noterde yapılan vasiyetnameler geçerlidir. Ancak, vasiyetnamenin geçerli olması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin, vasiyetnamenin yapılması sırasında vasiyetçinin aklının yerinde ve iradesinin kendi isteği ile yapılmış olması gerekir. Ayrıca, vasiyetnamenin yapılması sırasında ikinci bir kişinin zorlaması veya etkilemesi durumunda da geçerli olmayabilir.

Vasiyetname Ölümden Sonra Bozulur Mu?

Vasiyetname, bir kişinin ölmeden önce yapmak istediği son arzularını ve mirasının nasıl dağıtılacağını belirleyen bir belgedir. Kanunlar vasiyetnamelerin geçerlilik şartlarını belirler, ancak tüm vasiyetnameler bu şartlara uymazsa, iptal edilir ve hükümsüz kabul edilmez. Vasiyetname, kişinin hür iradesiyle yapılmış ve şekil şartlarına uygun olması gerekir. Eğer vasiyetname bu şartlara uymazsa, ölümden sonra iptal edilebilir.

Vasiyetname iptal davası açmak için taraf şartına sahip olmak gerekir. Vasiyetname iptal davasını vasiyetin iptalinde menfaati olan mirasçılar, vasiyet alacaklıları veya hazine açabilir.

Bu durumda, vasiyetname iptal davası açmak isteyen kişilerin ilgili kanunları ve vasiyetname şartlarını dikkatli bir şekilde incelemeleri ve uygun bir avukatla çalışmaları tavsiye edilir.

Vasiyetname Nasıl İptal Edilir?

Vasiyetname, bir kişinin hayatta iken veya hayatta olmadan belirli bir varlığın nasıl dağıtılacağını belirleyen bir belgedir. Ancak, bazen vasiyetname iptal edilmesi gerekebilir. İptal için, vasiyetnameyi yapmış olan kişinin sonradan değiştirdiği fikirleri, geçersiz hale gelen şartlar veya şekil açısından geçersizliğe neden olan sebepler gibi birçok faktör bulunabilir. Vasiyetname iptali için bir dava açılması gerekir ve davanın başarısı, vasiyetnameyi yapmış olan kişinin iptal için geçerli bir nedeninin varlığına bağlıdır. Bu nedenle, vasiyetname iptal davası başlatmak isteyen bir kişi, ilgili hukuki sebepleri ve delil materyallerini detaylı olarak incelemeli ve bir avukatın yardımını almalıdır.

Vasiyetnamede Ehliyetin Önemi ve İptal Sebepleri

Vasiyetname, bir kişinin hayatı boyunca biriktirdiği mal ve mülklerinin nasıl dağıtılacağını belirleyen bir belgedir. Ancak, vasiyetname düzenleyebilmek için ehliyet şartına haiz olmak gerekir. Ehliyetsiz bir kişinin hazırladığı vasiyetname geçersiz sayılabilir ve iptal edilmesi için dava açılabilir.

Vasiyetname hazırlayan kişinin ehliyet şartını taşıdığının belirlenmesi için 15 yaşını doldurmuş olması ve ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Eğer bu şartlar yerine getirilmemişse, vasiyetname geçersiz sayılabilir ve iptal edilmesi için dava açılabilir. Dava açılırken taraflar, hazırlayan kişinin ehliyet şartına sahip olup olmadığının belgelerini ibraz etmeli ve mahkeme tarafından talep edilen sağlık kurulu raporu da sunabilirler.

Eğer hazırlayan kişinin ehliyetsiz olduğuna dair herhangi bir rapor yoksa mahkeme vasiyetnamenin iptal davasını reddedebilir. Murisin tasarruf ehliyetine haiz olup olmadığı vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle belirlenir.

Sonuç olarak, vasiyetnamede ehliyet şartına haiz olmak çok önemlidir ve eksikliği vasiyetnamenin geçersiz sayılmasına ve iptal davası açılmasına neden olabilir. Taraflar, hazırlanan vasiyetnamenin geçerliliğini koruyabilmek için bu hususlara dikkat etmelidir.

Vasiyetname İrade Sakatlığı

Vasiyetname, bir kişinin ölümünden sonra bırakacağı mirası ve varlıklarını nasıl dağıtmasını istediğini belirten bir yazıdır. Ancak bazen bir kişinin vasiyetnameyi düzenlerken irade sakatlığı nedeniyle yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama gibi nedenlerden dolayı yanıltılabileceği durumlar mevcuttur.

Eğer bir kişinin vasiyetnamesi irade sakatlıkları nedeniyle düzenlenmişse, yanılma veya aldatma halinde yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği günden itibaren 1 yıl içinde vasiyetnameden dönme hakkına sahiptir. Korkutma veya zorlama durumlarında ise korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu tarihten itibaren 1 yıl içinde vasiyetnameden dönme hakkına sahiptir.

Eğer 1 yıllık süre içinde mirasbırakan vasiyetnameden dönmemişse, artık mirasçıların vasiyetnameyi iptal etme hakkı yoktur. Ancak, mirasbırakan vasiyetnameyi irade sakatlıkları nedeniyle düzenlemiş ve 1 yıllık süre geçmeden ölmüşse, mirasçılar vasiyetnamenin iptalini isteme hakkına sahiptir. İlk olarak veraset ilamını almaları gerekir.

Vasiyetnamede Hukuka ve Ahlaka Aykırılık

Vasiyetname hukuka aykırılığı durumunda iptal için dava açılabilir. Hukuka aykırı olan durumlar arasında velayet hakkı sınırlaması, mirasçıların tereke üzerindeki kullanma haklarının sınırlandığı durumlar bulunmaktadır. Ayrıca, yalnız başkalarını rahatsız eden koşullar içeren ölüme bağlı tasarrufların da iptali mümkündür.

Vasiyetname, mirasçılara ve vasiyet alacaklılarına bırakılan bir ödevdir ve bu ödevler ölüme bağlı tasarruflarla da bağlanabilir. Ancak, hukuka aykırı olan yüklemeler durumunda ölüme bağlı tasarrufun iptali söz konusu olabilir.

En önemlisi, vasiyetname içeriğinin, bağlandığı koşulların ve yüklemelerin ahlaka aykırı olmaması gerekir. Bu tür durumlar halinde vasiyetnamenin iptali için dava açılabilir.

Vasiyetnamenin İptalinde Şekle İlişkin Sebepler

Vasiyetnamelerin geçerliliği için kanun tarafından belirlenen şekil şartları bulunmaktadır. Resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname veya sözlü vasiyetname olsun, bu şartlara uymaması durumunda vasiyetname iptal için dava açılabilir.

Vasiyetname İptal Davasının Süresi

Davacı, vasiyetnamenin iptal sebeplerinin varlığını ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendikten sonra, vasiyetnamenin açılıp okunmasından itibaren bir yıllık süre içinde iptal davası açma hakkına sahiptir. Bu süre, vasiyetnamenin uygulanmasına ilişkin usullerin yerine getirilmesiyle başlar. İptal davası açma hakkı, iyi niyetli davalılar için on yıllık ve kötü niyetli davalılar için yirmi yıllık bir süre içinde düşebilir.

Vasiyetname, yukarıdaki şartlara uygun olarak yapılmışsa, bozulması mümkün değildir. Bozulmayan vasiyetname, murisin isteklerine uygun olarak uygulanır.

Vasiyetnamenin İptal Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Vasiyetname iptal davasında, yetkili mahkeme mirasbırakanın yerleşim yerine göre belirlenir. Ancak, iptal davası için görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu mahkeme, vasiyetname iptal davasının tüm yasal prosedürlerini yerine getirme yetkisine sahiptir.

Vasiyetname Teslimi ve Açılması

Mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetname ele geçtiğinde, bu vasiyetname sulh hukuk mahkemesine teslim edilmelidir. Vasiyetname geçersiz olsa bile, teslim edilmesi zorunludur. Sulh hukuk mahkemesi vasiyetnameyi açmak için bir ay içinde bir açılma tarihi belirler. Bilinen mirasçılara çağrı yapılır ve eğer hiçbir mirasçı gelmezse bile, sulh hukuk mahkemesi vasiyetnameyi açar ve okur. Vasiyetname geçerli olup olmadığına bakılmaksızın açılır ve açılmasına dair bir tutanak düzenlenir. Vasiyetname itiraz edilmezse, tenfizine bakan mahkeme tarafından vasiyetnamenin geçerli olduğu kararı verilir. Eğer vasiyetname itiraz edilirse, miras avukatından yardım alınabilir.

Vasiyetnamenin açılması hak düşürücü süreyi başlatacaktır ve bu nedenle, açılıp açılmadığı konusu iptal davası gündeminde bulunmalıdır.

Vasiyetname Örneği

Vasiyetname Örnekleri
Vasiyetname Örnekleri

El Yazısı Vasiyetname Örneği

Ben Ali, Bu vasiyetname belgesi ile şahsınıza ait olan İstanbul ili, Terkoz İlçesi bulunan 25 Ada, 11 Parsel, 8 Cilt, 6 sayfa numaralı gayrimenkul, adınıza açılmış banka hesaplarındaki varlıklar, adınıza fatura edilmiş veya edilmemiş eşyalar, kişisel eşyalarınızı Ayşe’ye miras bıraktığınızı belirtmektedir.

Ayrıca, şahsınız için yapılacak tüm cenaze ve defin işlemlerinin Türk usul ve esaslarına göre Ayşe tarafından ya da Ayşe’nin görevlendireceği kişi veya kurumlar tarafından yapılmasını vasiyet etmektesiniz.

Tarih Ad-Soyad İmza

Noter Vasiyetname Örneği

Vasiyet Eden : İsim Soyad – (TCK) – Adres

Ben  Adana adresindeki taşınmazın maliki -İsim Soyad-.

Yukarıda adresi belirtilen taşınmazım ile bugün kadar elde ettiğim tüm hak, gelir, para, taşınmaz, taşınır, değerli eşya, mücevher ve tüm malvarlığımın, vefat etmem halinde, oğlum Hakan’a intikalini vasiyet ederim.

Ayrıca merhum kızım ve merhum karımın ölümünden doğan her türlü tazminat ve diğer gelirlerin tamamının da, vefatım halinde, oğlum Kaan’a intikalini vasiyet ederim.

Ancak tekrar evlendikten sonra bir ev daha alacak olursam, sadece alacağım ilk evle sınırlı olmak üzere, evli iken vefatım halinde, ileride alınması mevzubahis olan taşınmazın, o tarihte hayatta kalan eşimin ömrü boyunca bedelsiz olarak tasarrufunu vasiyet ederim. Alınması mevzubahis evin mülkiyetinin tamamını oğlum Hasan’a intikalini vasiyet ederim.

Daha sonra gerçekleştireceğim evlilik ya da evlilikler dönemi içerisinde edineceğim diğer gelirler, mallar ve haklar hakkında yasal miras ve mal rejimlerinin uygulanmasını vasiyet ederim. 11.01.2023

Miras Payları

Miras Payları

Türk Medeni Kanunu (TMK), mirasçıların haklarını ve miras payı oranlarını belirleyen önemli bir hukuki belgedir. 4721 sayılı TMK, miras bırakanın geride kalan yasal mirasçılarının, miras paylarının, saklı paylarının ve miras pay oranlarının nasıl hesaplanacağını detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Bu hükümler, mirasçılar arasındaki paylaşımın adil ve eşit olmasını sağlar.

Tereke Nedir

Tereke Nedir

Tereke Nedir, bir kişinin hayatı sonunda bıraktığı malları ve varlıklarını ifade eder. Bu kavram, miras hukukunun önemli bir konusunu oluşturur ve ölen bir kişinin ölümünden sonra kalan malların nasıl dağıtılacağı, paylaşılacağı ve yönetileceği gibi konuları ele alır. Tereke, ölen bir kişinin kalan tüm varlıklarını kapsar ve bu varlıkların doğru bir şekilde dağıtılması, paylaşılması ve yönetilmesi amacıyla kullanılır.

Terekenin Anlamı Nedir?

Tereke, bir kişinin hayatı sonunda bıraktığı varlıkların tümüne verilen bir tanımdır. Bu varlıklar, mevcut malları, alacakları ve borçları dahil olmak üzere tüm aktif ve pasif değerleri içerebilir. Terekenin hesaplanması, miras paylaşımı sürecinde büyük öneme sahiptir, çünkü terekenin maddi değerinin doğru bir şekilde belirlenmesi, mirasçılar arasında adaletli bir şekilde paylaşılmasını sağlar.

Terekeye Hangi Mallar Girer?

Terekeye Hangi Mallar Girer?
Terekeye Hangi Mallar Girer?

Terke konusu, bir kişinin hayatı sonunda bıraktığı varlıkların yasal olarak yönetilmesi ve dağıtılması konusudur. Terke, ölen kişinin aktif ve pasif değerlerinden oluşur. Aktif değerler, ölen kişinin varlıklarını oluşturur ve bu varlıklar, maddi veya manevi değer taşıyabilir. Örnek olarak, ev, araba, banka hesaplarındaki paralar, alacaklar, işletmeler, ziynet eşyaları gibi mallar terke eşyası olarak değerlendirilir.

Tereke Tespit Davası Nasıl Açılır?
Tereke Tespit Davası Nasıl Açılır?

Pasif değerler ise, ölen kişinin borçlarıdır. Bu borçlar, ölen kişinin ölümünden sonra terekeye geçer ve terke eşyasının dağıtımı sırasında düşülür.

Tereke Defteri Nedir?
Tereke Defteri Nedir?

Terke, ölen kişinin hayatı sonunda bıraktığı varlıkların yasal olarak yönetilmesi ve dağıtılması sürecinde, aktif ve pasif değerlerin belirlenmesi ve bu değerlerin doğru bir şekilde dağıtılması amaçlanır.

Tereke Tespit Süreci: Dava Açma Adımları ve Detayları

Tereke tespit davası, ölen bir kişinin malvarlığının tespit edilmesi için açılan bir davadır. Bu dava, mirasçıların mirasın paylaşımını yapabilmeleri için çok önemlidir. Çünkü mirasın taksimi, murisin aktif ve pasif değerlerine göre yapılacaktır.

Tereke tespit davası, mirasçılar tarafından açılabilir. Medeni Kanunumuz, mirasçıları tanımlar ve bu kişilerin kimler olduğunu açıklar. Bunlar arasında murisin altsoyu (çocukları, torunları vb.), eşi, anne ve babası, anne-babanın altsoyu (kardeşler), amca, dayı, hala ve teyzeleri bulunur.

Ancak miras bırakan vasiyetname düzenleyerek yasal mirasçılar dışındaki kişileri de mirasçı olarak atayabilir veya belirli mal varlığı değerlerini vasiyet edebilir. Bu durumda, bu kişiler de mirasın payına sahip olmaktan ötürü tereke tespit davasını açabilir.

Tereke tespit davası, murisin taşınır ve taşınmaz malları, banka hesapları, alacakları ve borçlarının tespit edilmesi amaçlanır. Bu amaçla, ilgili yerlere müzekkere yazılır, bilirkişi raporu hazırlanır ve tüm aktif ve pasif değerler tespit edilir. Pasif değerler, aktif değerlerden çıkarıldıktan sonra, terekenin paylaşılmasına tabi olan değer belirlenir.

Tereke tespit davası açıldığında, dava açan taraf, mahkemeden ihtiyati tedbir kararı almasını talep edebilir. Bu, diğer mirasçıların miras payları üzerinde işlem yapmasını engellemek amaçlıdır.

Tereke tespit davasının süresi, davanın komplike olması, adli tatile girilmesi gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Ancak ortalama 1-1.5 yıl arası sürebilir. Tereke tespit davası, mirasçılar açısından önem taşıyan bir dava türüdür.

Bu davanın amacı, ölen kişinin aktif ve pasif değerlerinin tespit edilmesidir. Yasal mirasçılar, tereke tespit davasını açabilirler.

Bu davada, murisin aktifleri (araba, ev, banka hesapları, işletmeler, ziynet eşyaları vb.), pasifleri (borçlar) ve vasiyetleri araştırılır ve tespit edilir.

Terekenin tespiti davası, ölenin son yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Miras Paylaşımında Yasal Sıraya Uygunluk ve Veraset İlamının Önemlidir

Tereke tespiti, miras hukukunda mirasçıların haklarını koruyan ve doğru bir şekilde mal varlığının dağıtımını sağlayan önemli bir davadır.

Tereke tespiti süreci, mirasçıların saklı paylarının ihlal edilip edilmediğini veya haksız bir devir işlemi gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek için yapılan bir araştırmadır.

Bu dava sonucunda, terekedeki mal varlığı tam ve doğru bir şekilde tespit edilir ve mirasçılar, haklarına tecavüz edilmemişse, hak ettikleri miras payını alabilirler. Aksi takdirde, haksız bir devir işlemi yapılmışsa, mirasçılar bu durumu yasal yollarla düzeltme imkanına sahip olabilirler.

Tereke tespiti, miras hukukunun önemli bir unsuru olarak kabul edilir ve doğru bir şekilde yapılması, mirasçıların haklarının korunmasını ve adaletli bir miras dağıtımını sağlar. Bu nedenle, tereke tespiti süreci konusunda uzman bir avukat danışmanlığı almak faydalı olabilir.

Tereke davasının süresi sabit bir zaman aralığı verilemez, ancak ortalama 1-1.5 yıl arasında sürdüğü tahmin edilmektedir. Tereke davasına yönelik masraflar, başvuru harcı, maktu harç ve ilerleyen aşamalarda avans ödenmesi gibi konuları içerebilir.

Tereke tespit davası, hukuki yararı olan kimseler tarafından açılabilir ve davanın açılması sonucunda mirasçılar, ölenin malvarlığına yönelik sorularınıza cevap bulabilirler.

Tereke Defteri: Miras Tespit Belgesi

Tereke defteri, mirasçıların terekenin tespitine yönelik olarak açtıkları tereke davası sırasında mahkemenin yapmış olduğu araştırmalar sonucu oluşan bir belgedir. Bu belgede, ölen kişinin aktif ve pasif değerleri, yani mal varlıkları ve borçları kayıt altına alınmıştır.

Mahkeme, tereke defterini tutar ve bu defter, terekenin doğru ve adil bir şekilde tespit edilmesi için gerekli bilgileri içermektedir. Tereke defteri, miras hukukunun önemli belgelerinden biridir ve terekenin doğru bir şekilde dağıtılması için gereklidir.

Tereke defteri, miras hukukunda uzman bir avukat tarafından da incelenebilir ve yasal olarak doğru bir şekilde değerlendirilmesi sağlanabilir. Bu nedenle, tereke defteri konusunda bir sorun yaşayanlar veya tereke davası açmak isteyenler için bir hukuki destek sunan bir avukatın danışmanlığı yararlı olabilir.

Tereke ile ilgili SSS

Tereke nedir?

Tereke, ölen bir kişinin ölümünden sonra kalan mal varlığıdır. Tereke, aktif değerler (ev, araba, banka hesapları, işletmeler, ziynet eşyaları vb.) ve pasif değerler (borçlar) olarak iki kısımdan oluşur. Tereke, mirasçılar arasında adil bir şekilde dağıtılması için tereke tespit davası açılarak belirlenir.

Tereke tespiti nasıl yapılır?

Tereke tespiti, mirasçıların ya da yetkili mercilerin açtığı bir davadır. Bu dava sonucunda mahkeme, ölen kişinin aktif ve pasif değerlerini tespit eder ve terekenin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Tereke tespiti süreci için uzman bir avukatın danışmanlığı yararlı olabilir.

Tereke defteri nedir?

Tereke defteri, tereke tespiti sürecinde mahkemenin ölen kişinin aktif ve pasif değerlerini kayıt altına aldığı bir belgedir. Tereke defteri, mirasçıların haklarını koruyan ve adil bir şekilde mal varlığının dağıtımını sağlayan önemli bir belgedir.

Tereke tespiti zaman aşımına uğrar mı?

Tereke tespiti, zaman aşımına uğramaz ve mirasçılar her zaman tereke tespit davası açabilirler. Ancak, mirasın dağıtılması için belirli bir süre geçmesi durumunda mal varlığının bazı kısımlarının takas edilmiş veya dağıtılmış olması durumunda tereke tespiti sürecinde zorluklar yaşanabilir.

Tereke tespiti sürecinde mirasçılar arasında anlaşma yapılabilir mi?

Evet, tereke tespiti sürecinde mirasçılar arasında anlaşma yapılabilir. Ancak, anlaşma yapılan değerlerin yasal olarak geçerli olması için mahkeme tarafından onaylanması gerekir. Ayrıca, tüm mirasçıların anlaşmaya rıza etmesi gerekir. Eğer bir mirasçı anlaşmaya rıza göstermezse, tereke tespit davası devam edecektir ve mahkeme tarafından adil bir şekilde dağıtılması sağlanacaktır.

Tereke tespiti sonrası mirasçılar ne yapar?

Tereke tespiti sonrası, mirasçılar terekenin adil bir şekilde dağıtılması için yasal yolları kullanabilir. Eğer bir mirasçı haklarının ihlal edildiğini düşünürse, tereke tespit davası sonrası dava açabilir. Ayrıca, terekenin dağıtımı sonrası söz konusu malların idaresi, kullanımı veya satışı gibi konular için de yasal yolları kullanabilirler.

Tereke tespiti sonrası mirasçıların sorumlulukları nelerdir?

Tereke tespiti sonrası mirasçılar, tereke mal varlığının idaresi, kullanımı veya satışı gibi konuları için sorumludur. Ayrıca, terekenin oluşturduğu borçların ödenmesi gibi yasal yükümlülükler de mirasçılar tarafından yerine getirilmelidir. Eğer mirasçılar bu yükümlülüklerini yerine getirmekte zorluk yaşarlarsa, yasal yolları kullanabilirler.

Tereke tespiti için gerekli belgeler nelerdir?

Tereke tespiti için gerekli belgeler arasında, ölen kişinin nüfus kaydı, varsa vasiyetnamesi, banka hesap bilgileri, gayrimenkul tapuları, ticaret sicil gibi belgeler bulunabilir. Mahkeme tarafından terekenin tam ve doğru tespit edilmesi için bu belgelerin sunulması gerekir. Eğer eksik belge varsa, mahkeme tarafından talep edilebilir ve bu belgelerin sunulması gerekir.

Tereke tespiti yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

Tereke tespiti yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar arasında, terekenin tam ve doğru tespit edilmesi, adil bir şekilde dağıtılması, yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi gibi hususlar bulunabilir. Ayrıca, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıkların çözümlenmesi, terekenin idaresi, kullanımı veya satışı gibi konuların yasal yolları kullanılarak çözümlenmesi de önemlidir.

Tereke tespiti yapılması zorunlu mudur?

Tereke tespiti yapılması zorunlu değildir. Ancak, mirasçılar arasında terekenin adil bir şekilde dağıtılmasının sağlanması amacıyla tereke tespiti yapılabilir. Ayrıca, terekenin idaresi, kullanımı veya satışı gibi konuların yasal yolları kullanılarak çözümlenmesi amacıyla da tereke tespiti yapılabilir. Eğer mirasçılar arasında anlaşmazlık yoksa ve terekenin dağıtımı için gerekli işlemler yapılabiliyorsa, tereke tespiti yapılması zorunlu değildir.

Terekenin Tespiti Davası

Terekenin Tespiti Davası

Terekenin Tespiti Davası, Türk Medeni Kanunun (TMK) 589. maddesi ile düzenlenen bir dava türüdür. Bu dava, mirasçılar arasında belirlenen mal varlığının tespit edilmesi amacıyla açılır. Terekenin tespiti davasının amacı, mirasçılar arasında adaletli bir şekilde mal varlığının dağıtılmasını sağlamaktır.

Terekenin tespiti davası sürecinde, malvarlığı tespit edilir ve deftere geçirilir. Muhafazası mümkün olmayan mallar satılır ve para varsa bankaya yatırılır. Ziynet eşyaları ise mahkemesi kasasına kaydedilir. Diğer eşyalar ise yediemine teslim edilir.
Bu dava sürecinde, mirasçılar arasında eşit ve adaletli bir şekilde mal varlığının dağıtılması hedeflenir. Terekenin tespiti davası, mirasçılar arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkların çözümü için gerekli bir adımdır.

Tereke Nedir?

Tereke, bir kişinin mirasçılarına geçecek olan özel hukuk ilişkilerinin tümüdür. Bu ilişkiler, mirasbırakanın şahsına bağlı olmayan hak, borç ve diğer hukuki yükümlülükleri içerir.

Tereke, aktif ve pasif olmak üzere iki farklı bölüme ayrılır. Aktif tereke, mirasbırakanın haklarından oluşan kısmıdır ve mirasçılar tarafından kullanılabilir. Pasif tereke ise, mirasbırakanın borçlarından oluşan kısmıdır ve mirasçılar tarafından ödenmesi gereken yükümlülüklerdir.

Bu nedenle, tereke kavramı, bir kişinin mirasçılarına geçecek olan özel hukuk ilişkilerinin tümünün tanımını içermektedir ve bu ilişkilerin aktif ve pasif olarak ayrılmasına izin verir.

Eşin Miras Payı

0

Eşin Miras Payı

Eşin Miras Payı, Türk Medeni Kanunu’nun 4721 sayılı maddesi uyarınca, evli bir kişinin hayatı sonunda bıraktığı varlıkların paylaşımı sürecinde eşin miras payı belirlenir. Eşin miras payı, ölüm anında evlilik durumunun var olması halinde yasal mirasçı olarak belirlenir. Eş, yasal mirasçı olarak belirlendiğinde, birlikte mirasçı olan diğer kişilere göre eşin miras payı değişkenlik gösterir. Bu payın belirlenmesi, mirasçılar arasında anlaşma yapılması, yargı kararı veya yasal yollar ile yapılabilir.

Eşin Miras Payı

Türk Medeni Kanununun (TMK) 499. maddesi, eşin miras payını düzenlemektedir. Eşin miras payı, miras bırakanın hayatı sonunda bıraktığı varlıkların belirli bir oranda pay almasıdır.

Eş, miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olduğu takdirde, mirasın 1/4’üne hak kazanır. Eğer miras bırakanın anne-babası ile birlikte mirasçı olduysa, eşin miras payı yarısıdır. Büyükanne, büyükbaba ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olduysa, eşin miras payı 3/4’üdür. Bunların hiçbiri yoksa, eş mirasın tamamına hak kazanır.

Bu hükümler, eşin miras hakkının belirlenmesinde esas alınan kriterlerdir ve eşin miras payının ne kadar olacağını belirler.

Sağ Kalan Eşin Miras Payı

Türk Medeni Kanunun 499. maddesi, sağ kalan eşin miras payını belirler.

Eğer miras bırakanın çocuğu, torunu varsa, sağ kalan eş mirasın 1/4’üne sahiptir.
Eğer miras bırakanın anne-babası ve kardeşleri varsa, sağ kalan eş mirasın 1/2’sine sahiptir.
Eğer miras bırakanın nine-dedesi, amca, hala, dayı veya teyzesi varsa, sağ kalan eş mirasın 3/4’üne sahiptir.
Eğer miras bırakanın yukarıdaki derecede akrabaları yoksa, mirasın tamamı sağ kalan eşe kalır.

Bu madde, sağ kalan eşin miras payı hakkındaki yasal düzenlemeleri içermektedir.

Eşin Miras Payı Tablosu

Eşin yanında bulunan diğer mirasçıların durumuna göre eşin miras payı değişebilir. Aşağıdaki tabloda bu durumlar gösterilmiştir:

Eşin Miras Payı:

Tek başına eş mirasçı ise: 1/1
Eş ve çocuk mirasçı ise: Eş ¼, Çocuk ¾
Eş ve anne-baba mirasçı ise: Eş ½, Anne, baba her biri ½
Eş ve kardeşler mirasçı ise: Eş ½, Kardeşler ½

Eşin Saklı Payı:

Tek başına eş mirasçı ise: ¾
Eş ve çocuk mirasçı ise: Eş ¼, Çocuk 3/8
Eş ve anne-baba mirasçı ise: Eş ½, Anne, baba 1/8
Eş ve kardeşler mirasçı ise: Eş ½, Kardeşlerin saklı payı yok.
Bu tabloda gösterilen miras payı oranları Türk Medeni Kanunu tarafından belirlenmiştir. Eşin miras payı, diğer mirasçıların durumuna göre değişebilir. Miras payı oranlarındaki değişiklikler hukuki yollarla düzenlenebilir.

Eşi Ölen Kadının Alabileceği Miras Oranı

Eşi ölen kadının mirasın kaçını alabileceği, diğer mirasçıların varlığına ve miras bırakanın açıkça belirttiği isteğine göre değişebilir.

Eğer kocanın çocuğu varsa, eşi ölen kadın mirasın %25’ini alacaktır.
Eğer kocanın çocuğu yoksa ve anne-babası veya kardeşleri varsa, kalan eş mirasın yarısını alacaktır.
Eğer kocanın nene-dedesi, amca, dayı, hala, teyzesi gibi akrabaları varsa, kalan eş mirasın %75’ini alacaktır.
Eğer bu akrabalar hayatta değilse, eşi ölen kadın mirasın tamamını alacaktır.

Bu durumlar, Türk Medeni Kanunu’nun 506. maddesinde düzenlenmiştir ve miras payının belirlenmesi için gerekli olan tüm unsurları içermektedir.

Eşinin Ölümü Durumunda Çocuksuz Kadının Miras Hakları

Eşi ölen kadının miras hakkı, çocuğunun varlığına göre değişebilir. Eğer kocanın bir çocuğu varsa, kadın mirasın %25’ini alma hakkına sahiptir. Ancak, eğer çocuk yoksa, miras kocanın hayatta kalan anne-babasına ve eşine kalır. Bu durumda, kadının miras hakkı daha geniş bir şekilde korunmuştur.

 

Saklı Pay Nedir

0

Saklı Pay Nedir

Saklı pay, mirasın belirli bir oranda ayrılmasını ve belirli bir kişinin bu miktarı almasını sağlayan hukuki bir kavramdır. 5650 sayılı Kanun ile Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklikler ile saklı pay oranı hükümleri güncellenmiştir.

Saklı paylı mirasçılar, evlatlık, çocuk, torun, anne, baba ve eş gibi yakınların belirli bir oranda mirası almalarını sağlar. Eşin saklı payı 4/4 veya 3/4 oranında olabilir.

Bu hükümler, mirasçılar arasında eşitliği sağlamaya ve mirasın doğru bir şekilde dağıtılmasını garanti etmeye yöneliktir. Ancak, her durumda bu hükümlerin uygulanması zorunlu değildir ve mirasçılar arasında anlaşma yapılması da mümkündür.

Saklı Pay Nedir?

Saklı pay, bir mirasçının alması gereken en düşük orandaki miras payıdır. Bu oran yasalar tarafından belirlenmiştir ve bir kişinin hak ettiği mirastan alması gereken asgari miktarı ifade eder. Eğer bir mirasçı saklı pay oranından daha düşük bir miktar miras payı alırsa, saklı pay ihlal edilmiş sayılır ve mirasçı bu durumu tenkis etmek için dava açabilir. Aynı zamanda saklı pay, mahfuz hisse veya korunmuş pay olarak da adlandırılabilir.

Saklı Paylı Mirasçı Kimdir?

Saklı paylı mirasçılar, Türk Medeni Kanununun 506. maddesi tarafından belirlenmiştir. Bu madde gereğince saklı paylı mirasçılar miras bırakanın çocukları, evlatlıkları, torunları, anne-babası ve eşidir.

Miras Hukuku , Bu haklardan yararlanabilmek için, kişinin resmi olarak miras bırakanın nüfusuna kayıtlı olması gereklidir. Ayrıca, miras bırakanın altsoyundan gelen her birey saklı paylı mirasçıdır. Ancak, kanun tarafından sayılan bu kişiler dışındaki yakınlar, örneğin kardeşler, yeğenler, teyzeler veya amcalar, saklı pay hakkına sahip değildir ve bu haklardan yararlanma talepleri geçersizdir.

Bu nedenle, saklı pay hakkından yararlanmak isteyen kişilerin, kanun tarafından belirlenen saklı paylı mirasçılar arasında bulunmaları gerekir.

Saklı Pay Oranı

Saklı pay oranı, mirasçılar arasında mirasın paylaşımı sırasında belirlenen orandır. Saklı pay oranı, Türk Medeni Kanunu tarafından belirlenmiştir ve aşağıdaki şekildedir:

Çocuklar (1/2)
Evlatlıklar (1/2)
Torunlar (1/2)
Anne (1/4)
Baba (1/4)
Eş (4/4 veya 3/4)

Miras bırakanın birinci zümresinde bulunan altsoyu ile ikinci zümrede bulunan akrabaları saklı paylı mirasçıdır. Üçüncü zümrede bulunan kardeşler, yeğenler, teyzeler veya amcalar gibi kişilere saklı pay hakkı tanınmaz.

Saklı pay oranının altında miras payı alan mirasçılar, saklı payının ihlal edildiğini iddia edebilir ve mirasçı tenkis davası açabilir.

Altsoyun Saklı Payı

Altsoyun saklı payı, yasal miras payının yarısından daha az bir oranda verilmez. Altsoyu olan çocuklar, yasal miras payının tam yarısı (1/2) oranında saklı pay hakkına sahiptir. Eğer evlatlık olup ve murisin resmi olarak nüfusuna kayıtlı ise, bu haklarından yararlanabilir.

Anne ve Babanın Saklı Payı

Murisin anne ve babası, ikinci zümreden üstsoy mirasçılar olarak saklı pay hakkına sahiptir. Türk Medeni Kanunu gereği, anne ve babaların saklı payı yasal mirasın (¼) dörtte biridir. Bu oran, miras bırakanın diğer üstsoy mirasçıları için de geçerlidir.

Eşin Saklı Payı

Eşin saklı payı, miras bırakanın hayatı sonunda sağ kalan eşinin mirastan hak ettiği asgari pay oranıdır. Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen saklı pay oranlarına göre sağ kalan eşin saklı payı belirlenir.

Eğer miras bırakanın sağ kalan eşi çocuğu ile birlikte saklı pay sahibi bir mirasçı ise, saklı payı yasal miras payının tamamı kadardır. Aynı şekilde, sağ kalan eş murisin anne ve babası ile birlikte mirasçı olmuşsa, saklı payı yasal miras payının tamamı kadardır.

Ancak, yalnızca sağ kalan eş mirasçı olmuşsa, saklı payı yasal miras payının ¾ ü kadardır. Bu oran, sağ kalan eşin mirasçının anneanne, babaanne ve dedelerden biri veya birkaçı ile mirasçı olması durumunda da ¾ olacaktır.

Bu saklı pay oranları, Türk Medeni Kanunu tarafından belirlenmiştir ve miras bırakanın sağ kalan eşinin hak ettiği asgari pay oranıdır.

Saklı Pay Hakkının Korunması İçin Hangi Davalar Açılabilir?

Saklı payın ihlal edildiğine inanılan kişiler, miras hukuku çerçevesinde haklarının korunması için dava açabilir. Bunun için, bir miras avukatına danışmak en doğru yol olacaktır. Çoğu zaman, terekenin tespiti davası ve tenkis davası birlikte açılır. Avukat, davaların süresi boyunca en iyi şekilde müdahil olacak ve haklarını koruyacaktır.

Saklı Pay ile ilgili Yargıtay Kararı

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 29 Haziran 2022 tarihli 2022/1805 E., 2022/4600 K. sayılı kararında, davacılar tarafından miras paylaşımına ilişkin bir tenkis davası açılmıştı. Mahkeme tarafından verilen karar, Yargıtay tarafından bozulmuştur.

Yargıtay, davacıların saklı paylarının Türk Medeni Kanununun 506’ıncı maddesi uyarınca hesaplanması gerektiğine ve her bir davacı için 3/40 oranında pay tesciline karar verilmesi gerektiğine hükmetti. Ayrıca, mahkeme tarafından verilen kararın eksik incelenerek verildiği ve harçlar kanununun 30. maddesine aykırı olarak eksik harç tamamlanmadığı belirtildi.

Bu karar, miras hukukunun uygulama sürecinde yapılması gereken incelemelerin önemi ve doğru bir şekilde yapılmasının önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, davacıların saklı paylarının belirli bir oranda tesciline karar verilmesi gerektiği ve bu konuda yapılan yanlışlıkların düzeltilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.